"Her şeyim var ama mutlu değilim..."

A -
A +
"Turgut, hemen kapıdan çıkan adamlardan bıyıklı olanını takip et. Oturduğu evi öğren bana."
 
Haydar, Ferit Bey'in sözlerine bozulmuştu:
- Biraz pazarlık ederdik...
Ferit Bey kararlı bir tavırla başını iki yana salladı:
- Hayır. İlgilenmiyorum.
Uşağına seslendi hemen ardından:
- Mehmet, beylere kapıyı göster.
Mehmet, uzun boylu, iri kemikli bir adamdı. Aynı bir heykel gibiydi yüzünün ifadesi. Kapının önünde durup iki adama döndü:
- Buyurun efendim. Kapı bu tarafta.
Haydar birkaç girişimde daha bulunmayı denediyse de başarılı olamadı. Bir anda kendilerini bahçede buldular. Yaşar dişlerinin arasından sinirli bir şekilde çıkıştı:
- Uçtun be sen de... O kadar para istenir mi? Berbat ettin işi...
Haydar sıkıntılıydı:
- Adamda çuvalla para var yahu, onun için önemli mi, cimri herif... Bunlar böyle işte, ellerindeki gidecek diye akılları çıkıyor... Şu tantanaya bak... Saray gibi ev, yok yok adamda. Mezara götürecek paraları sanki... Ben pazarlığa açıktım. Ticaret böyle yapılır oğlum, yukarıdan başlarsın, anlaşana kadar inersin. Adamın ticaretten de haberi yok.
Yaşar caddenin iki tarafına bakındı:
- Gel haydi, boşuna geldik.
Yürümeye başladılar. İkisi de arkalarından kendilerini takip eden adamı fark etmemişlerdi. Adam sessizce onları gözden kaybetmemeye özen göstererek yürüyordu...
             ***
Ferit Bey iki adam odadan çıkar çıkmaz hemen telefona sarılıp bahçe kapısındaki adamı Turgut’a direktifini vermişti.
- Turgut, hemen kapıdan çıkan adamlardan bıyıklı olanını takip et. Gittiği yeri, oturduğu evi öğren bana. Biraz da araştır. Kimdir, nedir, neyin nesidir! Akşam senden rapor bekliyorum.
Telefonu kapatıp arkasına yaslandı. Karısı İpek Hanım girmişti içeriye o sırada:
- Ne istiyorlarmış Ferit?
Gülümsedi karısına:
- Ne isteyebilirler hayatım? Tabii ki para!
İpek Hanım sabahlığını savurarak gelip koltuklardan birine oturdu:
- Bu kadar paramız var, yarından sonra ölüp gittiğimizde kimseye kalmayacak. Ardımızda kimsemiz olmayacak... Her şeyim var çok şükür ama mutlu değilim, bir evladım yok. Öyle bunalıyorum ki Ferit... Bu evde bir çocuk sesi olsa... Düşün hayatımız nasıl değişirdi. Onu nasıl özenle büyütürdüm...
Gözleri dolmuştu. Ferit Bey Haydar ve Yaşar’ın niyetlerini açıklamayı uygun görmemişti. Kafasında çeşitli planları vardı. Girişimlerinden eğer sonuç alırsa karısını haberdar edecekti. Onun boş yere umutlanmasına gönlü razı olmuyordu.
- Üzülme karıcığım, araştırdığımı biliyorsun, senin arzularını yerine getirmek benim görevim. Seni mutlu ettiğim zaman ben de mutlu oluyorum. Biraz sabır...
İpek Hanım ince narin parmaklarıyla iri gözlerinin kenarlarında biriken yaşları sildi:
- Zaman geçiyor Ferit, yaşlanıyoruz. Bir süre sonra çok geç olacak... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.