​"Söyle, kaç paraya satıyorsun kızımı?"

A -
A +
Yaşar aniden fırladı ayağa ve kadının saçlarından tuttuğu gibi savurdu odanın öteki ucuna!..
 
Hacer içini bir acının kapladığını fark ederek inledi. Her şeye katlanırdı ama evladından ayrılmaya dayanabileceğini sanmıyordu. Bütün cesaretini toplayarak karşı çıktı:
- Kızımı vermem ben... O benim yavrum.
Yaşar aniden fırladı ayağa ve kadının saçlarından tuttuğu gibi savurdu odanın öteki ucuna:
- Bana karşı mı geliyorsun sen? Yahu hayatı kurtulacak. Çok zengin diyorum. Bu hâlinle onu nasıl büyüteceksin be kadın? Seni parçalarım dedim. Yaparım biliyorsun.
Hacer artık ipleri kopartmış gibiydi. Başına geleceklerden hiç korkmadan bağırdı:
- Kaç paraya satıyorsun kızımı? Söyle...
Sözlerinin sonunu getiremedi. Yüzünde patlayan şiddetli tokadın etkisiyle oluk gibi kan boşandı ağzından. Yaşar gözü dönmüş bir şekilde haykırdı:
- Bir tek kelime daha edersen oğlunu da göremezsin bilmiş ol. Şimdi notere gidip bana vekalet vereceksin. Beni pis pis konuşturma. Hazırlan haydi...
Hacer sürüklenerek kalktı düştüğü yerden. Yağmur gibi gözyaşları dökülüyordu yanaklarına. Ayaklarına kapandı kocasının:
- Etme Yaşar, ayırma beni yavrumdan, bana istediğini yap ama yavrumdan ayırma.
Yaşar dişlerinin arasından küfürler savurdu:
- Konuşma. Sesini çıkartırsan seni boğazlarım. İki çocuğunu da göremezsin sonra. Kalırsın bir başına. Yürü, giy üzerini dedim...
Âdeta sürükleyerek çıkarttı evden kadını. En yakın notere girdiler ve yarım saat içinde Hacer’den gereken vekaleti almıştı Yaşar. Artık rahattı. Keyfinden bir ıslık tutturdu. Hacer ise hafif hafif hıçkırıyordu onun yanında yürürken. Biricik yavrusundan ayrılacak olmanın verdiği ızdırap bütün vücudunu sarmıştı. Bütün iç organlarının sızladığını hissediyordu...
             ***
Ferit Bey yaptığı anlaşmadan karısına hiç bahsetmedi. Her şey olup bittikten sonra sürpriz yapmak istiyordu. Sabah kahvaltıda oldukça fazla olan heyecanını belli etmemek için büyük gayret sarf etmişti. Birkaç işi olduğunu ve kahvaltıdan sonra dışarı çıkacağını söylemişti karısına. Onun yanağına şefkat dolu bir öpücük kondurduktan sonra hemen arabasına binmiş ve şoförüne avukat İhsan Beyin ofisine gitmesini söylemişti. İhsan Beyin ofisine gelince avukatın sekreteri hemen fırlamıştı ayağa.
- Hoş geldiniz Ferit Bey, İhsan Bey sizi bekliyor. Size ne ikram etmemi istersiniz?
Ferit gülümsedi:
- Okkalı bir az şekerli kahveye hayır demem.
Odanın kapısını açarak içeriye girdi:
- Günaydın İhsan Bey... Nasılsınız dünden beri?
İhsan Bey yerinden fırlamıştı hemen. Kapıya kadar geldi. Hararetle tokalaştı genç adamla:
- Şeref verdiniz beyefendi. Buyurun... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.