Hacer, ani bir kararla kalktı yerinden...

A -
A +
“Bana bak, kendine iyi bak. Karnındaki veledi iyi koru, o benim yüzümü güldürecek...”
 
Şimdi de daha doğmadan karnındaki bebeği kaybetmenin korkusu sarmıştı genç kadının bedenini. Sürekli düşünüyor, kafasında planlar yapıyordu. Sabah Yaşar evden giderken ettiği laf bu konudaki korkularının ne kadar haklı olduğunu göstermişti. Yaşar kapıdan çıkarken:
“Bana bak, kendine iyi bak. Karnındaki veledi iyi koru, o benim yüzümü güldürecek...” diyerek gitmişti evden. Ağlamaktan bitkin bir hâldeydi. Yavaş yavaş vereceği karar kafasında şekillenmeye başlıyordu artık.
“Kaybedecek hiçbir şeyim yok. Başarırsam tutunurum bir yerden, başaramazsam zaten yaşamanın bir anlamı yok!” diye düşündü. Ani bir kararla kalktı yerinden. Mantosunu giydi. Nezihe’nin kapısını çaldı. Komşusu onu kapıda giyinmiş görünce hayretle sordu:
- Hayırdır Hacer? Nereye gidiyorsun?..
Hacer kuşkulu gözlerle etrafına baktı. Kimsenin kendilerini dinlemediğinden emin olduktan sonra fısıltıyla konuştu:
- Sana güvenebilir miyim Nezihe Abla?
- De kız! Ne oldu?
- Ben gidiyorum. Eğer polis Hakan’ımdan bir haber getirirse ben seni arayacağım. Haberini senden alacağım. Ama bana söz ver, kimselere benim nereye gittiğimi söylemeyeceksin. Bilmem dersin olur biter. Beni hiç görmedin, duymadın. Söz mü?
Nezihe dehşet içinde sordu:
- İyi de nereye gidiyorsun?
- Gitmem lazım Nezihe Abla, Yaşar karnımdaki çocuğumu da satacak. Anlaşmasını yapmış. Ondan da ayıracak beni. Ben de alıp başımı gideceğim. Tutunursam bir yerinden hayata bir şekilde kurtarırım kendimi. Tutunamazsam zaten kaybedecek bir şeyim yok.
Nezihe’nin gözleri dolmuştu. Dudaklarını ısırdı:
- Ne diyeyim Hacer’im, ne diyeyim. Allah yolunu açık etsin. Bizim evin telefonunu vereyim sana. Dur hele bekle.
Hızla evine girdi komşu kadın. Hacer tedirgin bir şekilde iki yanına bakınıyordu. Beş dakika dolmadan geri geldi Nezihe. Küçük bir kâğıt parçasına yazdığı numarayı uzattı.
- Bir başkası açarsa telefonu kapatırsın. Ben anlarım senin aradığını. Ondan sonra çaldırırsan ben açarım. Şunu da al yanına, birkaç kuruş bir kenara koymuştum tasarruf olsun diye. Sana lazım şimdi. Yanında bulunsun.
Bir miktar parayı uzatmıştı Hacer’e. Hacer yutkundu:
- Abla, ben nasıl öderim senin iyiliklerini. Hiç gerek yoktu.
- Olur mu kız, beş kuruşun yok cebinde biliyorum. Böyle hiçbir şeysiz gidilmez. Hiç olmazsa bir şeyler bulana kadar seni idare eder. Çok değil ama olsun, aç kalmazsın birkaç gün. Allah yolunu açık etsin kızım, Allah yardımcın olsun. Burayı merak etme sen. Ben seni gelişmelerden haberdar ederim.
Hacer sarıldı komşusuna içtenlikle. Hıçkırmamak için zor tutuyordu kendisini. Sonra hızlı adımlarla uzaklaştı... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.