Dertlere boğulursun Gezsen Anadolu’yu…

A -
A +
Dertlere boğulursun,
Gezsen Anadolu’yu…
 
İdris, karısı Perihan ve ikiz kardeşler Hale ile Halime köyün içine fazla karışmaz; kendi dünyalarında yaşarlardı...

Sen ne güzel bulursun
Gezsen Anadolu’yu,
Dertlerden kurtulursun
Gezsen Anadolu’yu,
diyen şair Anadolu topraklarının doğusuna pek uğramamış sanırız.
Bu şiiri biz yazsaydık muhtemelen,
Ah sen neler bulursun
Gezsen Anadolu’yu,
Dertlere boğulursun
Gezsen Anadolu’yu,
derdik. Çünkü o topraklarda türküler gözyaşı akıtmadan dinlenmez. Takvim yoktur oralarda; “çocuğun derede boğulduğu” ay vardır, “kadının doğururken öldüğü yaz” vardır.
Halk ozanlarının doğudan çıkmasını tesadüf mü sanıyorsunuz?
Bir tarihte ünlü bir edebiyat adamı, “Dağı olmayan yerden şair çıkmaz” demişti. Dümdüz ovaların pürüzsüz hayatına inat, yükselen dağlarla boğuşmanın çileyi temsil ettiğini kastediyordu belki de…
Anadolu öykü dolu... Siz Türkiye okuyucuları için bir tanesini büyütmeye çalıştık...
           ***
Halime ile Hale düğünevindeydiler... Halime, yüksek yerde ve özel sandalyede oturan ağır makyajlı ve üzgün suratlı gelini, babasının bayram sabahları kesmeden önce süsleyip gözünü bağladığı kurbanlık koyunlara benzetti, hüzünlendi.
Hale ise kendi düğününü hayal ediyordu. Kim bilir ne zaman ve nasıl bir gelin olacaktı… “İnşallah Halime ile birlikte çifte gelin olur, yan yana otururuz” diye temenni etti içinden…
Anneleri Perihan’ın pencerenin dışından el salladığını önce Halime gördü. Omuzuyla kardeşini dürttü; kafasını halay izlemekten kendisine çeviren Hale’ye pencereyi gösterdi:
-Annem çağırıyor.
Hale, iki omzunu sertçe yukarı kaldırıp indirdi:
-Bana ne!
Anne Perihan camın arkasından bu hareketi görünce kaşlarını çattı, düğünevine girmek için pencerenin önünden kayboldu.
Kızların dikkati halaydan kapıya kaydı; nitekim az sonra anne kaşları çatık, hışımla içeri daldı; iki kızını sırtlarından iteleyerek kalabalıktan dışarı çıkardı:
-Akşam oldu, babanız gelecek.
İki kardeşin aklı düğünde, küçük bedenleri annelerinin önünde, evin yolunu tuttular.
Düğünler Acısu’nun en önemli günleriydi. Ayda yılda bir kere gerçekleşen bu eğlence, köyün sakin ve tekdüze hayatını renklendirirdi.
O gün de aşağı mahallede düğün vardı ve neredeyse bütün köy oradaydı.
İdris, karısı Perihan ve ikiz kardeşler Hale ile Halime köyün içine fazla karışmaz, tahta köprü ile geçtikleri derenin öbür yanında, yeşillikler içindeki evlerinde, kendi dünyalarında yaşarlardı... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.