Hale, korkak adımlarla odadan çıktı...

A -
A +
Ayağa kalkınca sendeledi, düşecekti, yatağın sağında irice ahşap sandığa tutundu son anda.
  Dört bisiklet tekeri üzerine tahtalarla bir platform yapılmış. Bir pazarcı tablasının küçültülmüş hâli… Üzerinde bir çocuk oturuyor. Engelli olduğu anlaşılıyor. Saçları kısacık kesilmiş, açık tenli, büyük ağızlı, renkli gözlü, güzel bir kız çocuğu… Sandalyede oturmuş beyaz yüzlü bir kadın çocuğa yemek yediriyor. Kapı açılıp Hale içeri girince ikisi de ona dönüyor; çocuk gülümsüyor, kadın mavi gözlerinin üzerinde belli belirsiz hissedilen kaşlarını çatıyor. Hale o anda bu kadının bir kız kardeş, bir hizmetli, bir akraba olmadığını hemen anladı. Girdikleri salonun hem sağında hem solunda birer tahta kapı vardı. Nahit, Hale’nin kolunu hafifçe tutarak soldaki odaya götürdü. Hale, kenarları elişi desenlerle süslü beyaz yatak örtülü karyolanın kenarına ilişti, gözlerini kapattı. Nahit de karşısındaki tahta iskemleye oturdu. Konuşmadılar. Nahit kafasını eğmişti. Hale gözlerini açıp pencereden dışarı baktı; tül perdenin ardından seçebildiği kadarıyla üç koyun ve iki kuzudan oluşan küçük bir sürü bahçenin uzak köşesine doğru giderken, kuzulardan biri sürüden ayrılıp demir dış kapıya doğru yöneldi; anne dönüp meledi, kuzu yürümeye devam etti. Alev sert bir havlama sesi çıkarınca kuzu olduğu yerden hızla geri dönerek annesine koştu. Nahit ayağa kalktı. -Bak, diye kolunu tuttu. Hale hızla kolunu adamın nasırlı elinden kurtarıp sırtını döndü. Nahit bir şeyler söylemeye hazırlandı. Hale’nin yüzüstü yatağa kapaklandığını görünce yutkunup dışarı çıktı. Kars’ta akşam oluyordu. Rus yapımı büyük tren istasyonunun altı yüz metre kadar kuzeyinde, bahçeli bir gecekonduda ise bir genç kızın hayalleri zifiri karanlığa gömülüyordu.              *** Bir saat geçmişti. Nahit ortalarda yoktu. Hale, beyaz kireçli duvarında ceylan desenli yeşil halı bulunan, tek pencereli, tek yataklı odadan çıkmak istemiyordu. Ağlamaktan yorulmuştu. Ama tuvalete gitmesi gerekiyordu. Ayağa kalkınca sendeledi, düşecekti, yatağın sağında irice ahşap sandığa tutundu son anda. Korkak adımlarla odadan çıktı. Kadın yoktu. Çocuk yine gülümsedi. Hale, çocuğun karşısındaki kadının boşalttığı sandalyeye oturdu. Çocuk elini Hale’nin göğsüne sarkan yazmasına uzattı, Hale geri çekildi. -Tuvalet nerede, biliyor musun? Çocuk hırıltılı bir sesle gülünce dudağının kenarında tükürük kabarcıkları oluştu. Cevap ver(e)medi. Hale dışarı çıkmaya korkuyordu.  Salonun penceresi kapının üstündeydi. Dışarıya bakmak için tekrar çıktığı odaya girdi. Kadının elinde iki odunla pencerenin önünden geçtiğini görünce sağ taraftaki sobaya doğru gittiğini anladı. Yapacak bir şey yoktu, korka korka dışarı çıktı. Sağ tarafta, kadını soba kapağını maşa ile kapatırken buldu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.