Yaşlar göz bebeklerinde titreşmeye başladı...

A -
A +
“Bu gece ihtilal olacak” dediler, “Asker yönetime el koydu” dediler. Artık asker yönetecekmiş!..
 
İlk geldiği günden daha kötü durumdaydı Hale. Makbule "Ne oldu?" diye sorunca ağlama sesini daha da yükseltti Hale:
- İhtilal oluyormuş! Şu aşağı caddede askerler önümü kesti. Bir sürü sorular sordular, nüfus cüzdanıma baktılar. Cemseye bindirip kapının önüne getirdiler. “Sakın bu gece evden çıkma bir daha! Yasak! Hapse atarız” dediler.
- Allah Allah. İhtilal ne? Asker mi karışıyormuş artık?
- Öyle dediler abla. “Bu gece ihtilal olacak” dediler, “Asker yönetime el koydu” dediler. Artık asker yönetecekmiş.
Gözü uyuyan Nilüfer’e kayınca ağlama sesini alçalttı Hale.
- “Yetim hırsızlığa çıkınca ay erken doğar” derdi annem.
- Sus hele, ağlama. Adam gelir şimdi, böyle görmesin seni.
O zaman aklı başına geldi Hale’nin. Sahi Nahit bu akşamki macerasını duymamalı, anlamamalıydı. Sokağa çıkma yasağı olduğuna göre o da gelirdi neredeyse.
Makbule ele verir miydi beni?
- Nerede, nasıl banyo yapıyorsun abla?
Makbule bir şey demeden dışarı çıktı, odunluktan teşti getirdi, soldaki odaya geçip yere koydu. Sonra dışarıdaki sobanın üstünden tencereyi taşıdı içeri. Bir naylon maşrapa uzattı Hale’ye:
- Su sıcak, geç yıkan, dedi.
              ***
Nahit geldiğinde Hale yıkanmış, köyden getirdiği ikinci kıyafetleri giymişti.
Nahit, Hale’nin uzandığı yatağın üzerinde sessizce ağladığı odaya girdiğinde fark ettiği bu “hazırlığı” kendisine yordu.
Kapıyı kapattı.
Nahit’in fısıltıları Hale’yi dalgınlığından uyandırdı. Yatakta hafiften doğruldu; Nahit namaz kılıyordu.
O gece… Nahit, evli olduğu hâlde, Acısu’da görüp âşık olduğu, kaçırıp yanında getirdiği Hale’nin yanına sokuldu.
O gece… Kolu kanadı kırılmış, küçük umutları da askerlerin doğrulttuğu silahların namlusunun ucunda sönüp gitmiş Hale ruhsuz, kıpırtısız bir et yığını oldu.
O gece… Uzaklarda dağa yaslanmış bir köy ahırında bir kuzu meledi; nişanlı bir kız yatağında huzursuzca kıpırdadı; Makbule belki de uzun yıllar sonra ağlamayı hatırladı; Alev sert sert havladı; yakınlardan bir yerlerden patlayan bir silah sesi geldi…
              ***
- Benim adım Perihan, dedi kadın.
- Annemin adı, dedi Hale. (Yaşlar göz bebeklerinde titreşmeye başladı.)
- Yo yo ağlama kızım, alışırsın. (Makbule’ye baktı.) Kuman anlatmadı mı beni? Bak ben ağlıyor muyum? Kocam Almanya’da çalışıyor. Senede bir ay gelir, gider. Yirmi yaşımda evlendim, bugün elli iki yaşındayım. Demek ki ne olmuş, otuz iki. Her sene bir ay, ne etti, otuz iki senede otuz iki ay. Otuz iki ay dediğin kaç sene eder?
Makbule’den yardım bekledi.
- İki buçuk sene kadar, dedi Makbule.
Elini boşlukta salladı Perihan:
- İşte o kadar! Benim evlilik hayatım aslında iki buçuk sene kızım... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.