Kaçan treni kovalamak...

A -
A +

Eğer kadroyu o yapıyorsa, maça santrfor bölgesinde Serdar Dursun’la başladı Zeki Murat Göle… Berisha’nın yokluğunda, Valencia’nın varlığında… Ve Serdar bu güveni “hemen hemen hiçbir şey yapmayarak süsledi.” (Bir saat sahada kaldıktan sonra, taraftarın ıslıklı protestosuyla yerini Valencia’ya bıraktı.)

Ama takımın geri kalanı iyi çalışıyordu ve gol çabuk geldi. Fenerbahçe’nin Malatyaspor önünde kendi sahasında gol atması ne kadar normal ise Mert Hakan’ın asisti o kadar anormaldi. 

Malatya’nın çizgi halindeki defansının arkasına sarkan Novak’ı öyle bir buluşturdu ki topla, bir golcünün değil, bir bekin de gole çevirmesi “kaçınılmaz olmuştu” o pası.

Sonrasında gerçekten seyre değer şekilde yardımlaşmalı ve paslaşmalı bir oyun oynuyordu sarı-lacivertliler. Skordaki üstünlüğe ve zaman zaman şova kaçan bu seyredilir oyuna rağmen taraftar daha ilk yarıda “Yönetim istifa” diye tempo tutunca futbolcuların da tadının kaçtığını gördük.

Malatyaspor’un karşı atakları başladı. Sarı-kırmızılı oyuncuların gol bölgesindeki yanlış tercihleri tabelanın değişmesini önledi.

İkinci yarı temposuzdu. Sahada koşturan bir adam vardı, canhıraş şekilde… Asıl görev yeri olan sağ bek bölgesi haricinde her yerdeydi! Bazen orta sahada, bazen sol açıkta, bazen gol bölgesinde… Osayi Samuel üç ciğerliydi dün akşam.

Eğer kadroyu o yapıyorsa, son yarım saatte önemli değişiklikler yaptı Zeki Murat Göle… Oyuna giren Valencia topu taşıdı, Pelkas’a çıkardı; Yunan oyuncu çalımlarla iki kişiyi oyundan düşürüp uzak köşeye plaseledi.

Gollere rağmen taraftar Serdar Dursun’dan sonra Mert Hakan’ı ıslıklıyordu. Yönetime protesto sürüyordu. Çünkü Fenerbahçe maçta yarım düzine gol de atsa herkes trenin çoktan kaçtığını biliyordu.

Maçın adamı: Osayi Samuel

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.