Senin olmadığın yerde kimse yoktur!

A -
A +

Delikanlı, evliliklerinden bir ay sonra ve eşinin yaş gününden bir gün önce, akşam yemek masasının üzerine iki tiyatro bileti koydu; “Yarın akşam için aldım.” Kız başına geleceği bilmiyordu henüz.

Aşkları kolejde başlamıştı.
Tuhaf olan, bu aşk, üç yıllık eğitim döneminde değil, biri okulun yakışıklısı, diğeri güzeli olarak mezuniyet gecesinin sunuculuğunu yaptıkları son günde alevlenmişti. 
Kolejdeki o son gün, o mezuniyet törenlerinin yapıldığı gece, okula bir de tiyatro ekibi davet edilmişti.
Tiyatronun duayenlerinden biri, bir ünlü ve büyük oyuncu, ekibiyle birlikte gelip kısa bir gösteri sunmuştu.
Kolejin o geceki bu iki amatör öğrenci sunucusu, kuliste ünlü tiyatrocularla tanışmanın ayrıcalığını da yaşamıştı.
***
Kolejdeki son geceden sonra delikanlı ideali olan gazeteciliği seçmiş, kız ise sanat, iletişim ve dil alanlarında alternatif eğitim veren bir kurumda iki yıllık sinema ve tiyatro bölümünü bitirmişti. 
Kolejin son gününde filizlenen ilgi ve ilişki, üç buçuk yılın sonunda evlilikle sonlanmıştı.
***
Delikanlı, evliliklerinden bir ay sonra ve eşinin yaş gününden bir gün önce, akşam yemek masasının üzerine iki tiyatro bileti koydu:
- Yarın akşam için aldım.
Eşi, mezun olduğu ama kendisini işsiz bırakan tiyatrodan soğumuştu bir süredir. 
- İçimden hiç tiyatroya gitmek gelmiyor, dedi alt dudağını üzüntü ile büzerek. Sen gazeteden bir arkadaşınla gitsen… 
- Asla… Sensiz hiçbir yere gitmem!
Kadın, eşinin önüne ekmek dilimleri uzatırken uysalca başını öne eğdi:
- Gideriz, tamam.
Daha evliliğin birinci ayında problem çıkarmak, üstelik kendisi için yapılmış bir jesti bozmak istemedi.
***
Yaşlı bir teyzenin ağzındaki seyrek dişler gibi yer yer boşluklarıyla elliye yakın insanın bulunduğu soğuk tiyatro salonunda birinci perde kapanınca delikanlı:
- Lavaboya gidiyorum, diyerek ayağa kalktı. 
Kız esneye esneye ama sabırla oturduğu koltukta eşinin dönmesini beklerken, delikanlı lavaboya değil kulise gitti. 
Üç buçuk yıl önce tanışıp kaynaştığı ünlü tiyatrocuya kendisini tanıtmaya gerek kalmadı; büyük usta ona ismiyle hitap etti. 
- Ooo, merhaba Cem! İlk kez mi geliyorsun oyunuma?
- Ne yazık ki evet hocam… Okuldu, evlilikti çok hareketli günler yaşadım.
- Evlilik mi? Daha çocuksun sen ayol! Kiminle evlendin? O kaç yaşında?
- Aslında onu da tanıyorsunuz. Bizim okula geldiğinizde birlikte sunuculuk yaptığım partnerim, Duygu… Zamanınızı almayayım, bugün eşimin doğum günü… Oyun sonrası gelsek, eşime "Doğum günün kutlu olsun" der misiniz hocam? 
- Elbette evlat elbette… Sen hiç merak etme. O işi bana bırak. Ama bak, Kadir İnanır'ın başına gelen benim de başıma gelmesin. Hani bir hikâye anlatılır hep… Bir çocuk sevgilisine hava atmak için Kadir İnanır'a yalvarmış, 'Abi kız arkadaşımın yanında bana ismimle selam verir misin?' diye... Sonra sevgilisi ile Kadir'in bulunduğu yerden geçmiş. Kadir 'Nasılsın Hasan?' deyince, Hasan 'Yürü git işine be, hep seninle mi uğraşacağım!' diye fırçalamış ya kızın yanında… Öyle olmasın.
Delikanlı kahkaha attı:
- Estağfirullah hocam.
***
İkinci perde açılınca, ünlü tiyatrocu ile eşi sahnede, evlerinin oturma odasındaydılar.
Adam tebessüm ediyordu.
Karısı:
- Hayırdır, sevinçli bir haber mi aldın hayatım, dedi.
Adam:
- Bilmiyor musun, bugün bizim Duygu’nun doğum günü… Ben sevinmeyeyim de kim sevinsin, diye cevapladı. 
Sonra oyun normal senaryosu ile akışına devam etti.
Orta sıradaki iki koltukta oturan iki gencin dışında bütün seyirci bu repliği oyunun parçası sanmıştı. 
İki gençten kadın olanı eşine, eşi ise kendisi için de sürpriz olan bu büyük jest için usta tiyatrocuya minnet doluydu…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.