Konuşmak sevmekten daha zor geliyor

A -
A +
Son günlerde pedagoglar sürekli çocuklarla nasıl sohbet edilir konulu yazılar yazıyorlar. Soruyu böyle sorun, cevabı şöyle karşılayın, göz teması kurun falan…
Can çekişen aile içi iletişime suni teneffüs uygulaması gibi bir şey...
Çok normal olmasa da geldiğimiz nokta bu maalesef. Çocuklarımızla sohbet edebilmek için binbir strateji uyguluyoruz.
Ama bu yazıda televizyondan, tabletten falan bahsetmeyeceğim. Onları zaten ezberledik.
Sohbet edememe sendromunun altında sere serpe yattığı hâlde uzmanların gözünden kaçan çok önemli bir sebep daha var;
Aşırı ya da kontrolsüz sevgi…
İlk iki örnek benden, sonrakiler sizden.
 
Bence fethederiz
 
Ben direksiyon sallıyorum, çocuğum arka koltukta konuşuyor.
Çocuk: Baba, öğretmen bugün İstanbul'un fethini anlattı.
Ben: Hımm! Ne öğrendin bakalım?
Çocuk: Şimdi İstanbul'un etrafında büyük surlar varmış. Herkes Fatih Sultan Mehmet'e "Çok zor, orayı fethedemezsin" falan demiş. O da "Bence fethederiz" demiş. Sonra kaydırakla gemileri denize indirmişler.
Ben: Ha ha ha!
Çocuk: Ne oldu baba? Niye güldün?
Ben: Bence fethederiz demiş ya, ona güldüm.
Çocuk: Dememiş mi?
Ben: Demiştir de öyle dememiştir. Bir de kaydırak değil, kızak. Ha ha ha. Çok tatlı ya!
Çocuk: ....................
 
Gezginlikte cuma namazı
 
Bu da başka bir diyalog. Kütahya'dayız. Çocuklarla birlikte cuma namazına gidiyoruz.
Çocuk: Baba, biz gezgin olduğumuz için cuma namazını kılmayabiliriz aslında, değil mi?
Ben: Nasıl yani?
Çocuk: Sen demiştin ya gezginken cuma namazı kılınmayabilir diye.
Ben: Ha ha ha!
Çocuk: Baba, ne oldu ya? Ne gülüyorsun?
Ben: Şaşkın, gezgin değil o. Seferî. Âlemsin oğlum ya! Ha ha ha!
Çocuk: ....................
Bu iki örnekte de çocukların konuşmaları bana acayip şirin geldi. Ama verdiğim tepkiler muhtemelen ciddiye alınmadıkları algısını oluşturdu.
En önemlisi de iki tane harika sohbet fırsatı kaçtı, gitti.
Konuşmanın yarıda kesilmesine sebep ne peki? Çocukların bana çok sevimli gelmesi.
Böyle sevimsiz bir mazeret olabilir mi?
 
 
 
EVİRE ÇEVİRE ÇOCUK SEVMEK
 
Çocuklar kendi yaşlarına uygun bir şey söyleyince hoşumuza gidiyor. Ama boylarından büyük bir laf ettiklerinde de sonuç değişmiyor.
Yine gürül gürül akacak bir muhabbeti abartılı sevme ritüelleriyle anında kurutuyoruz.
Aşağıdaki ebeveyn-çocuk diyaloglarını kafadan yazdım. Lütfen bu veya benzer diyaloglara şahit olanlar veya bizzat yaşamış olanlar ellerini kaldırsın.
             ***
Çocuk (3 yaşında): Anne, moralim çok bozuk ya!
Anne: Ayyy, moralini yerim senin. Büyümüş de morali bozulmuş. Gel çabuk buraya moralsiz. (Birkaç öpme ve ısırma hareketi) Söyle bakalım, ne oldu? Niye bozukmuş o tatlı moralin?
Çocuk: ...................
             ***
Çocuk: Baba, ben büyüyünce başbakan olacağım.
Baba: Heyt be! Niyeymiş bakalım?
Çocuk: Savaşları önlemek için.
Baba: Gel len buraya! (Kucakta çevirme hareketi, enseden kuvvetli bir öpücük ve kafayı çocuğun karnına gömerek garip bir gıdıklama girişimi) Annesiii, gel bak ne diyor oğlun? Büyüyünce başbakan olup savaşları önleyecekmiş. Ha ha ha! Aslanım benim. (Son bir kucakta zıplatma hareketinden sonra çocuğu halının üzerine bırakma ve cep telefonuna dönüş.)
Çocuk: ………………
Ben bu örneklerdeki çocuk olsam muhtemelen şöyle düşünürdüm; “Ben bir şey söyleyince bizimkilerde garip bir hareketlenme oluyor. En iyisi fazla konuşmayayım.”
Halbuki laf lafı ne güzel açardı o müdahale olmasaydı. Çocuklar diyaloğun son satırında boynu bükük noktalarla kalmaz, sohbet fırsatı da kaçmazdı.
Çocuklar kendi yaşlarına uygun konuşunca duygulanıyoruz. Yaşlarından büyük laflar ettiklerinde hisleniyoruz.
Ve konuşmanın tam ortasında çocuğu evire çevire sevmeye başlıyoruz.
Yanlış anlamayın! Batı ülkelerindeki gibi mesafeli olalım demiyorum. Ama en azından konuşurken takip mesafesini korumak gerekir.
Sakın unutmayın!
Kontrolsüz sevgi, sevgi değildir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.