YouTube ve okul

A -
A +
YouTube sitesinde hemen her konuyla ilgili video ders anlatımları mevcut. İsteyen bu videolardan bir tanesini seyrederek istediği konuyu öğrenebilir. Ama öğrenci okula gidiyorsa, bunun bir sebebi olmalı. O sebep de etkileşimdir. Grup aktiviteleri ve etkinlik tabanlı dersler öğrenci için okula gitmenin ödülüdür. Bu yüzden dersi farklı etkinliklerle işlemek bir lüks değil, zaten olması gerekendir. Ama bazı öğretmenler hâlâ dersini planlarken şöyle düşünüyor; “Ben önce konumu anlatıp herkesin anladığından emin olayım. Sonra vakit kalırsa etkinlik yaparım.” Böyle düşünen öğretmenlerin dersinde de zaten etkinliğe pek vakit kalmıyor.   Bezden kurtulmak lazım Üç yaşına geldiği hâlde hâlâ bez kullanmaya devam eden bir çocuk düşünün. Bu çocuğun annesine şöyle diyoruz; “Çocuğun bezini çıkarın ve ihtiyacı olduğunda tuvalete gitmesi gerektiğini söyleyin. İlk birkaç gün belki kazalar olacaktır. Ama sonra çocuk bizzat tecrübe ederek tuvalete gitmesi gerektiğini anlayacaktır.” Ama anne ısrarla şöyle diyor; “Ben ilk önce çocuğuma ihtiyacı olduğunda tuvalete gitmesi gerektiğini anlatayım. Kesin olarak bunu öğrendiğinden emin olduktan sonra da bezini çıkarırım.” Yani anne “Önce çocuk bu konuyu öğrensin. Etkinliği sonra yaparım” diyor. Sonuç; çocuk altında bez olduğu için tuvalete gitmiyor. Anne de ümitle çocuğunun tuvalete gideceği günü bekliyor. Veya üç yaşına geldiği hâlde hâlâ konuşma sıkıntısı çeken bir çocuğun babasına şöyle diyoruz; “Akşamları çocuğunuzla oyun oynayın ve oyun esnasında bol bol sohbet edin.” Bir hafta sonra babayla görüşüyoruz ve durumu soruyoruz. Baba “Maalesef oyun oynamaya hiç vakit kalmadı” diyor. “Niye?” diye soruyoruz. “Bir haftadır her akşam çocuğumla bazı cümle kalıpları üzerine çalıştık. Özellikle teşekkür etme ve özür dileme gibi konularda bazı cümleleri öğretmeye çalıştım. O yüzden oyun oynamaya vakit kalmadı.” Çocuğunu kucağından hiç indirmeyen bir anne, çocuğum yürüyemiyor diye şikâyet edemez. Kendi başına adım atmasına izin verirseniz, o çocuk zaten yürümeyi öğrenecektir. Aslında mesele çok basit! Öğretmenler öğretmeyi bıraktığı gün, öğrenciler öğrenmeye başlayacaktır.   Kiremitten baca olmaz Andımızla ilgili tartışmaları takip ediyorum. Ve muhtevasından bağımsız olarak bazı cümlelerin papağan gibi tekrarlanmasını isteyenlerin amacını sorguluyorum kafamda. Sabahları hep birlikte yüksek sesle tekrarlanan şeyler insanın zihniyetini veya alışkanlıklarını gerçekten etkiler mi? Eğer olumlu bir etki yaptığı bilimsel olarak kanıtlanmışsa bu uygulamayı daha geniş bir zemine yayalım. Mesela öğretmenler de sabahları toplanıp, hep birlikte şu sözleri tekrar etsinler; “Türk’üm, öğretmenim, çalışkanım, ilkem, çocuklarımı sevmek, müdürlerimi saymak, dersime zamanında, hazırlıklı girmektir.” Hatta bu uygulamayı farklı sektörlere de yayabiliriz. Mesela Google çalışanları sabahları Larry ve Sergey’in önünde toplanıp, “Açtığın sitede, gösterdiğin motorda, hiç durmadan arayacağıma, ant içerim” diye bağırabilirler. Diğer bir konu da şu; andımızdan bahsederken hep askerî zihniyet falan diyoruz ya! Askerde koşarken neler söylediğimizi hatırlamaya çalıştım. Aklıma direk şu sözler geldi; “Sen git de ablan gelsin, yaylalar yaylalar!” Bir de ”Kiremitten baca olmaz, piyadeden koca olmaz, alacaksan komando al” diye devam eden bir şarkı vardı. Daha 7 yaşındayken sabahları tekrarladığım andımızın sözlerindeki ciddiyete ve ideolojik ağırlığa bakın! Bir de 27 yaşında askerde koşarken söylediklerime… İlkokulda hedefe durmadan yürümek, yükselmek, ileri gitmek, varlığını armağan etmek gibi ağır bir misyon… Askerde ablalar, yaylalar, bacalar, kocalar… Sizce de bu işte bir terslik yok mu?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.