LGS sonuçları açıklanınca ne olacak?

A -
A +
Liselere giriş sınavına bir milyondan fazla öğrenci girdi. Peki sınav sonuçları açıklanınca ne olacak? Elimizdeki sayısal veriler şunu söylüyor; Yüz öğrenciden beşi sonucu öğrenince “Başardım!” diye bağırıp havaya zıplayacak. Dokuzu havaya zıplamasa da sevinecek. Seksen altısı da daha liseye başlamadan başarısızlık ve hayal kırıklığıyla tanışacak. On dört öğrencinin velisi öğretmenleri arayıp emeklerinden dolayı teşekkür edecek. Seksen altı öğrenci velisinin bazıları da çocuklarını ve öğretmenlerini hesaba çekecek. Peki sınav sistemini değiştirirken böyle bir sonuç mu hedeflenmişti? Elbette hayır. Hesaba göre ortaokuldan mezun olan öğrencilerin yüzde on küsurluk bir bölümü sınavla öğrenci alan okullara kabul edileceği için, birçok öğrenci sınava girmeyecekti. Böylece öğrencilerin üzerindeki sınav baskısı azalacaktı. Ama olmadı. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Sınava girmeyene kız vermiyorlar hesabı, topyekûn bir seferberlikle herkes sınava girdi.   Niye herkes sınava girdi?   Bu sorunun cevabı gayet net. Öğrenci sınava girmese, herkes tarafından başarısız olarak damgalanacak, veliler dost sohbetlerinde, “Bizim çocuk sınava girmedi” cümlesini kurmakta zorlanacaktı. Öğretmenler velilere “Sizin çocuğunuz sınava girmese daha iyi olur” demedi, diyemedi. Hele özel okullarda bu cümleyi kurmak çok daha büyük bir cesaret istiyordu. “Ne demek sınava girmese iyi olur? Boşuna mı para verdik biz size?” tepkisinden korkuldu. Sonuç olarak, 1955 yılından beri köklü bir seçme&yerleştirme geleneğine sahip olan bir ülkede, “İsterse herkes girebilir ama bizim tercihimiz sadece başarılı olanların girmesi” demek çok da iyi bir seçenek değildi.   Reçete   Bu durumu aşmak için uzun vadede yapılması gereken çok şey var. Kısa vadede ise LGS’ye her isteyen öğrenci girmemeli ve belli şartlar getirilmeli. Yüz kişinin katıldığı bir koşu yarışında, sadece ilk on dereceye ödül verilecekse, hepsini aynı anda koşturmak yerine bir ön eleme yapılır. Böylece gereksiz yorgunluklar ve hayal kırıklıkları önlenmiş olur. Öyleyse sınava girecek öğrencileri belirlemek için ortaokul karne notları ve öğretmen değerlendirmeleri baz alınmalı. Bunun için de şu anda ortaokulda pilot olarak uygulanan merkezî sınav uygulamasına geçilmeli. Tabii karne notlarına dayalı bir ön seçme sistemini hayata geçirebilmek için önce eğitim camiasında eğitim ve etik arasındaki ilişkiyi güçlendirmek için bir zihniyet devrimi yapılması şart. Çünkü öğrenciye not verirken adaletin sağlanamadığı bir ortamda, hiçbir alanda başarı sağlanamaz. Tematik liseler mutlaka acil olarak hayata geçirilmeli. Bunun için de eğitim camiasını yavaşlatan bürokratik kasisler törpülenmeli. Bakanlık özel kurullar oluşturarak, tematik lise açmak isteyen eğitim girişimcilerine müfredat konusunda destek vermeli. Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri artık başarısız öğrencilerin adresi olmaktan kurtulmalı. Özellikle geleceğin meslekleri olarak görülen yazılım, yapay zekâ, yenilenebilir enerji veya yeni medya gibi alanlardaki boşluk meslek liseleriyle doldurulmalı. Özel okulların kayıt almak için giriştikleri rekabet esnasında eğitim dünyasına verdikleri zararlar engellenmeli. LGS sınavından birkaç saat sonra, “Bilmem şu kadar Türkiye birincimiz var” diye reklama çıkan özel okullara bir kısıtlama getirmeden, öğrencilerin üzerinden sınav stresini kaldırmayı nasıl düşünebiliriz?   Elleri görelim!   Özetle, işimiz zor. Zorlukları aşmak da taşın altındaki el sayısına bağlı. Çünkü senelerdir kıpırdamayan o taşın altı yosun tutmuş durumda ve sorumluluğu birkaç kişiye yüklenemeyecek kadar ağır. Öyleyse hamamlı taslı cümlelerle içinde değişim heyecanı yaşayan kadroları suçlamayı bırakıp, bu işin sorumluluğunu hep birlikte içimizde hissedelim. Ve elleri görelim!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.