En buruk tatil

A -
A +
Tatil açıklandıktan sonra, kendi çocuklarım dâhil birçok öğrenciyle konuştum.
“Ee, okul tatil oldu. Ne düşünüyorsunuz?” diye sordum.
Cevaplar hep tedirgindi. Gözlerdeki endişe, tatil sevincini gölgelemiş gibiydi.
Haksız da değiller aslında çocuklar. Çünkü kar tatilinin taşkın sevincine alışmış bünyeleri biraz şaşırmış durumda.
Haberi ilk aldıklarında yüzlerine yayılan tebessüme ilk darbeyi, anne babaların yüzündeki endişe vurdu.
Arkasından belirsizlik çıktı sahneye ve “Bir daha okula gidemeyebilirsin!” diye fısıldadı çocukların kulağına.
Sonra ana haber bültenlerinden ve gazete manşetlerinden kopup gelen korkunç kelimeler girdiler sıraya. Ve çocukların içinde bir yaz günü gibi sıcacık duran tatil kelimesini hep birlikte fena benzettiler.
Tatile sevinmek veya üzülmek mesele değil elbette. Ama çocukların bu dönemi rahat bir şekilde atlatabilmeleri çok önemli!
Dersler bir şekilde yapılır. Telafi çalışmaları planlanır. İnşallah bir süre sonra en az zararla bu dönemi atlatır ve yeniden normale döneriz.
Ama biz felaket senaryolarına kendimizi kaptırır ve endişemizi zirvede yaşarsak, çocukların dünyasında bu sürecin bir travmaya dönüşmesi kaçınılmaz olur.
Bu yüzden biz yetişkinler olarak şu virüsü gündelik hayatımızdan biraz uzak tutmaya gayret edelim.
Virüs bulaşan hastalardaki belirtileri günde beş kez ulu orta saymayalım mesela. El yıkama seanslarını eziyete dönüştürmeyelim.
Uzmanlar, “Eve kapanmayın, gidin açık alanlarda gezin!” derken, kendimizi ve çocuklarımızın minik dünyalarını karantinaya almayalım.
Ve çocukların endişelerini, korkularını ve kaygılarını büyüklerden kopyaladığını sakın unutmayalım!
 
Uzaktan eğitim
 
Bu hafta ara tatil. Bazı özel okullar uzaktan eğitime başladı ama bakanlığın çalışmaları önümüzdeki hafta başlayacak. Açıklamalara göre birkaç farklı kanaldan dersler anlatılacak. Bu arada EBA platformu üzerinden öğrenciler ders çalışacak, soru çözecekler.
Peki, uzaktan eğitim okuldaki eğitimin yerini alabilir mi?
Alamayacağı kesin. Ama geçici olarak yerini tutabileceği konusunda hemfikiriz.
İki hafta olarak açıklanan bu dönem gelişmelere bağlı olarak daha da uzayabilir. Verilen bu aranın en az dört hafta olacağına dair görüş bildiren çok kişi var. Bu senaryo üzerinden, bu haftayı ara tatil olarak sayarsak, karneyi de bir hafta ileri alırsak, toplam kayıp 2 hafta gibi düşünülebilir.
Bu arada yapılacak uzaktan eğitimler ve sosyal etkinliklerin iptal edilmesiyle aslında başa baş bir duruma gelinebilir.
Tabii bunları müfredat yetiştirme temelinde söylüyorum. Yoksa öğretilecek bilginin sayısına dair hesaplamalar yapmak yanlış olur.
Çünkü bir eğitim dönemi normalde 25 yıl olarak hesaplanır. Yani bir insanın doğumundan, üniversiteden mezun olup işini eline alana kadar geçen zaman.
Bu açıdan bakacak olursak, 25 yıllık bir dönemin içinde birkaç haftalık kesintinin esamesi bile okunmaz.
Ama sınava hazırlanan gruplar var. En endişeli olanlar da zaten onlar. Sınav tarihi değişecek mi, çalışmalar ne şekilde devam edecek gibi sorular kafalarını karıştırmış durumda.
Sınav temposu zaten yorucu. Ama belirsizlikten daha yorucu bir şey olamaz.
Beklentimiz nisan ayına kadar akademik takvimle ilgili sürecin netleştirilip gerekli açıklamaları yapılması yönünde.
 
Sosyal medya ve korona
 
Sosyal medya ahalisi koronanın da suyunu çıkardı.
“Bizim hanım alışverişi bıraktı, ağzını maskeyle kapatıp evde oturuyor!” diye sevinen adamlar…
“Ben dersi yakından anlayamıyordum. Uzaktan nasıl anlayacağım?” diye endişelenen öğrenciler…
“Oy korona korona” diye türkü yapan ozanlar…
Bir yandan kızıyorum. Ama bir yandan da gevşemeye sebep olduğu için hoşuma gidiyor.
Çünkü böyle dönemlerde felaket tellallığı yapanlar, espri yapanlardan daha çok zarar veriyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.