Gençten yeni mektup

A -
A +
  Bana mektup yazan birisi vardı, hatırlarsınız. Hani “Geçmişini unutturduğunuz nesle gelecekten ödev veremezsiniz” diye haykıran, “Alttan bir sürü dersiniz var, bize üst perdeden ahlak dersi veriyorsunuz” diye biz yetişkinleri topa tutan delikanlı... İşte uzun zamandır sesi soluğu çıkmayan o genç, nihayet tekrar kendini gösterdi. Kafası atmış yine. Vermiş veriştirmiş. Yazdıklarına biraz canım sıkıldı açıkçası ama noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlıyorum.           *** Sayın Salih Uyan, Son zamanlarda sürekli nasıl bir oyunun içinde olduğumuzdan bahsediyorsunuz. Durup durup sosyal medyanın gençler için ne kadar tehlikeli olduğunu yazıyorsunuz. Ama maalesef yine işinize gelmeyen yerlerde satır atlıyorsunuz. Ben de o atladığınız satırları alt alta dizdim. Ortaya bu mektup çıktı. Yani aslında bu mektubu ben değil, siz yazdınız.  Şimdi soruyorum; Niçin oyuna gelenler gençler, tehlike altındakiler de sadece çocuklarmış gibi bir hava oluşturuyorsunuz? Siz yetişkinler bu oyunun neresindeniz? Ben söyleyeyim! Tam içindesiniz. Hem de oyun kurucu olarak… Yaşını başını almış bir sürü insan, sabahtan akşama kadar sosyal medyada kavga ediyorsunuz. Gündemi siz belirliyor, hangi gün kimin linç edileceğine siz karar veriyorsunuz. Bir yandan siber zorbalıkla mücadele kampanyası başlatıyor, bir yandan da zorbalıkta zirveyi zorluyorsunuz. Ama nasıl oluyorsa faturanın adresi bölümüne hep bizi yazıyorsunuz. Kimliksiz mücadeleyi mubah gösterip, zaten kimlik karmaşası yaşayan gençlerde duruş muruş bırakmadınız. “Madem onlar bu silahı kullanıyor, biz de onları aynı silahla vuralım” diye ha bire taviz verdiniz. Yalancılığa ve sahtekârlığa takım elbise giydirip, zihinlerde meşrulaştırdınız. Adına da algı yönetimi dediniz. Sonuç olarak biz de tevil götürmez konularda bile kendi kendimize fetva vermeye başladık. Anormali normalleştirdik. Olgunlaştığımızı zannederken iyice pişkinleştik. Biz irtifa kaybettikçe mücadele yer altına, hedef de bel altına indi. Ama sayenizde “Oyunu kuralına göre oynayacaksın kardeşim” diye kendimizi teselli ettik. Şimdi sahte bir hesap açıp, “Bir ateist olarak bunları hiç sevmem. Ama çalışıyorlar kardeşim. Haklarını yemeyelim” yazan muhafazakâr insanın, muhafaza edemediği değerleri hiç aklına gelmiyor. Veya profiline takkeli, sakallı bir fotoğraf yerleştiren ateist, “Her namazda bunlar iktidardan gitsin diye dua ediyorum” şeklinde paylaşım yaparken gram suçluluk hissetmiyor. Çünkü siz sanal dünyada “Amaca giden her yol mubahtır” anlayışıyla hareket ettiniz. İlim olmadan ilm-i siyaset, ruhsat olmadan takiye yaptınız. Sanki dijital kimlikler günahlardan sorumlu değilmiş gibi rahat davrandınız. Yanlışı yanlışla düzeltmeye çalıştınız. İyilik uğruna kötülükte yarıştınız. İşin kötüsü bu duruma fena alıştınız. Ve “Güneş balçıkla sıvanmaz” atasözünün doğduğu bir coğrafyada, toptan sıvama ustası oldunuz. Sonra neymiş? Ümidiniz gençlikteymiş. Hadi oradan! Kendi yetişkinliğine yetişememiş kronik ergenler olarak sizin kaybettiğiniz ümidi biz mi bulacağız? Siz yangına körükle giderken, hortumun ucunu niye bize veriyorsunuz? Bir yandan “kayıp nesiller” diye ah vah edin, bir yandan da kaybedilenleri kazanma işini bize ihale edin. Güzel iş valla! Şimdi bu hâlinizle tutup bir de gençlere “Uyanık olun, oyuna gelmeyin!” falan diye tavsiyeler vermeye kalkmayın! Dik duramayan, sürekli yalpalayan, -miş gibi yapan çarpık görüşlerinizle toplumun silüetini bozdunuz. Şimdi hasta ettiğiniz insanlara reçete yazmayın! Evet, biz de oyuna geldik belki. Ama siz, gençlere resmen tur bindirdiniz. Ya inandığınız gibi yaşayın, ya da yaşadığınız gibi inanın! Çünkü zaten kafası karışık olan gençliğe en büyük darbeyi, bu “ortaya karışık” duruşunuzla siz indirdiniz!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.