Konu tekrarı

A -
A +
Kendimle ilgili dikkatimi çeken bir şey var. Tercihlerimi belirlerken gözüm hep bir kalabalık arıyor.
Bir dizi seyredecek olsam, önce IMDB sitesine girip puanına bakıyorum. Bir yerde yemek yiyecek olsam, eğer içeride kimse yoksa ayaklarım gitmiyor. Kitapçıda önce çok satanlar rafına uğruyorum. Kararlarımı çoğunluğun tercihi belirliyor yani.
Peki doğru mu bu yaptığım? Zinhar değil! Çünkü çoğunluğun yaptığını mubah saymak modern zamanların en büyük tuzağı. Bunun farkındayım. Ama vakit kaybetmemek için nüfus yoğunluğuna bağlı bir referans sistemi kullanıyorum işte.
Bu arada gündelik alışkanlıklar neyse de daha derin konularda tercih yaparken mutlaka kendi doğrularım olmalı diye düşünüyorum. Peki aklımı kullanarak doğruyu bulmam garanti mi? Yani aklın yolu bir mi acaba?
Kesinlikle değil! Rasyonalizm ve pozitivizm akımları düşünceyi kısıtlamak için söylemişler bunu. Düşünceyi laboratuvara kapatıp, kapıyı da üzerinden kilitlemişler. Aklı yüceltme iddiasıyla, tüm insanlığın aklını maddiyat paydasında eşitlemişler. İçeride ne kadar malzeme varsa, o kadar düşünebilirsin yani.
Zaten aklın yolu bir olsaydı dünya imtihan yeri olmaz, naklin bir önemi kalmazdı.
İyi de ben doğruyu bulmak için ne yapacağım?
Yazı biraz aksın bakalım…
 
Ne kadar kalabalık, o kadar alabalık!
 
Bizim evde bir saat var. Hep beş dakika ileride. Arada bir geri alıp düzeltiyoruz. Ama nasıl oluyorsa yine beş dakika ileri gidip hayatına öyle devam ediyor. Baktık düzelmeye niyeti yok. Biz de alıştık. Saate bakınca beynimiz otomatik olarak beş çıkarıp, doğru saati buluyor.
Eğer saat bir ileri, bir geri gitseydi ya tamir ettirecek ya da atacaktık. Ama hata görünür ve sabit olunca, basit bir işlemle doğruyu bulabiliyoruz.
Demek ki insan bir şeyin yanlış olduğunu bilirse, doğruyu bulabiliyor. Asıl tehlikeli olan, bir doğru bir yanlış olanlar. Tutarsız doğruluk, tutarlı bir yanlıştan daha tehlikeli demek ki! En azından izleyenler için.
Peki biz evdeki bu saatin beş dakika ileride olduğunu nasıl anladık? Gayet basit. Evdeki diğer saatlere baktık. Toplam altı tane saat var. Beşi aynı zamanı gösteriyor, bir tanesi beş dakika ileride. Durum böyle olunca biz de çoğunluğa güvenip, farklı olanın bozuk olduğuna karar verdik.
Peki çoğunluğun doğru olduğuna güvenmek doğru mu?
Kesinlikle değil! Çünkü yeni dünya düzeninde tuzaklar, kalabalıkları kullanarak kuruluyor. Modern insan çoğunluğun yaptığını normal ve doğru kabul ettiği için, herkes seyirci toplamaya çalışıyor. Özellikle dijital dünyadaki oltalama faaliyetinde, meşrulaştırma ve ikna etme aracı olarak kalabalıklar kullanılıyor.
Yani ne kadar kalabalık, o kadar alabalık…
Öyleyse evdeki beş saatin doğruyu gösterdiğine hükmetmek çok doğru bir tercih değil. Çünkü aslında düzgün çalışan saati bozuk göstermek için, birileri diğer saatlerin hepsini bozmuş olabilir!
 
Sonuç?
 
Dünya imtihanında çeldirici şıklar aklımızı ve gönlümüzü çeliyor. Yanlışlar yaygınlaştıkça, kötülük zihnimizde aklanıyor. Aklama operasyonunda da en çok “Bu devirde” ile başlayan cümleler kullanılıyor.
Hâlbuki dünya tarihinde her şey değişiyor ama hakikat değişmiyor. Newton’dan önce de taşı havaya attığınızda yere düşüyordu. Niçin ve nasıl düştüğünü bulmak hakikati değiştirmedi.
Bilimin gelişmesiyle düşüncenin de geliştiğini iddia edenler, milattan önce yaşamış olan Aristo’dan alıntılar yapıyor, hâlâ Sokrates’in savunmasını okuyorlar. Bu devirde hem de…
Bilimi yüceltmek ve inancın karşısına koymak, insanı sadece keşfedilmiş olanın sınırlarına hapsederek kısırlaştırıyor. Yani zaten var olan bir şeyi tarif edince, arif olunmuyor.
Bir yazarın dediği gibi, “İnsan gördüğü şeylerin toplamı kadar uyanık, görmediği şeylerin sonsuzluğu kadar uykuda” oluyor.
Öyleyse uyanmak için şartsız, şüphesiz bir teslimiyetten başka çare yok! Peki doğruyu bulmak için hiç şüphe duymadan hangi makama teslim olacağız?
Siz cevabı biliyorsunuz.
İyi de cevap belliyse, ben bu yazıyı niçin yazdım?
Konu tekrarı diyebilirsiniz.
Hepinize imtihanda başarılar diliyorum!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.