Şûralar ve üretim fazlası fikirler

A -
A +

Son yapılan Millî Eğitim Şûrasından sonra merak edip şimdiye kadar yapılan şûraların raporlarına göz attım. Bir sürü sayfa okudum. Ve ortaya ilginç bir sonuç çıktı.

Üniter devlet yapısını korumak için atılan bazı adımları ve dönemin baskın ideolojisinin gölgesinde kalmış kararları bir yana bırakacak olursam, gündem pek değişmemiş. Yani son yüz yılda eğitimle ilgili konuşulan konular genelde aynı. Ve okuduğum her cümle doğru geliyor.

Yani bugün Millî Eğitim Bakanlığı toplanıp şimdiye kadar yapılan şûra raporlarını okusalar, eminim yüzde doksanının altına imzalarını atarlar.

Bunları olumsuz manada söylemiyorum. Sadece bir durum tespiti yapmak niyetindeyim.

Herkes yeni bir şeyler bulma hevesinde. Hâlbuki mesele çok basit. Eğitimin amacı belli. Elbette değişen insan profiline uygun olarak yöntemler güncellenecek. Ama eğitimde “ne” ve “niçin” sorularının cevapları pek değişmiyor. Eğer yüzyıl önce konulan hedefler bugün hâlâ tartışılıyorsa, durup biraz düşünmemiz lazım.

Daha doğrusu artık ne yapılması gerektiği hakkında düşünmeyi bırakıp, nasıl yapılması gerektiğine odaklanmak gerekiyor. Çünkü eğitim dünyasında fikir üretimiyle iş üretimi arasındaki fark çok açıldı.

Ve üretim fazlası fikirler bizi yormaktan başka bir işe yaramıyor.

           ***

Mesela 1943 yılında yapılan ikinci Millî Eğitim Şûrasının birinci gündem maddesi okullarda ahlâk terbiyesinin geliştirilmesi olarak belirlenmiş. Başlık “Değerler Eğitimi” olarak değişti belki ama hâlâ aynı konuyu tartışıyoruz.

1949 yılında yapılan dördüncü şûranın sonuç raporunda şöyle bir cümle yer alıyor;

“Hayatla ilgisi olmayan birçok maddeler okutuyoruz, memleketin realitesinde bulunmayan birtakım şeyler öğretiyoruz. Öğrettiğimiz konular hayati değildir.”

Bugün herhangi bir eğitim seminerine katılsanız, konuşmacı büyük ihtimalle buna benzer cümleler kuracaktır.

1957 yılında yapılan beşinci şûrada, şûra üyelerinin mesleki ve teknik öğretimin dünya yüzündeki ehemmiyetine her cephesi ile vâkıf olduğu belirtilmiş. Yedinci şûrada mesleki ve teknik öğretim konusu, raporun yarısını kaplıyor. 1974 yılında yapılan dokuzuncu şûrada, öğrencilerin ilgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirmek için meslek liselerinin önemine değinilmiş.

14 ve 16. şûralarda yine mesleki ve teknik eğitimle ilgili onlarca madde görüşülmüş. 17. şûrada ise mesleki eğitim veren okullara meslek odaları ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının daha fazla destek vermesi gerektiği üzerinde durulmuş.

Bugün neyin üzerinde durduğumuza bakıyorum. Meslek liselerinin ne kadar önemli olduğu hâlâ tartışılıyor. Ama algı olumlu yönde değişeceğine ters yönde değişiyor.

1970 yılında yapılan sekizinci şûrada, öğrencilere bilgi yükleme ve onları ezbere sevk etme yerine; bilimsel düşünme ve araştırma yeteneğini kazandıran bir esası getirmek gerektiği ifade edilmiş.

Aradan 41 yıl geçmiş. Aynı cümleleri ifade etmeye devam ediyoruz.

1982 yılında yapılan 11. şûrada öğretmen yetiştirmede nitelik konusu üzerinde durulmuş. 1996 yılında yapılan 15. şûrada öğretmenlerimizin ekonomik ve sosyal yönden güçlendirilmesi ve öğretmenlik mesleğinin özendirici hâle getirilmesi görüşülmüş. 2010 yılında yapılan 18. şûrada ise yine öğretmenlerin gelir düzeyi ve statülerinin yükseltilmesine yönelik çalışmalara hız verilmesi gerektiği vurgulanmış.

Şimdi Google’a öğretmen yazın. En fazla üçüncü sayfada benzer cümleleri görebilirsiniz.

           ***

Acaba tıp veya mühendislikle ilgili son yüz yılda belirli aralıklarla düzenlenen bir konferansın raporlarını okusak, ne görürüz? Muhtemelen yüz yıl önceki toplantıda görüşülen konular, bugün hükmünü çoktan yitirmiştir. Çünkü tıp ve mühendislik dünyası bilim ve teknolojiyle birlikte gelişiyor.

Ama eğitim, insan ruhuyla ilgili. Ve ruhun özü değişmiyor.

Bu yüzden artık pedagojiyle teknolojiyi yarıştırmak yerine, zaten verilmiş cevaplar üzerinden harekete geçmemiz lazım. Artık soru sormaya mecalimiz yok. Oturup düşünme zamanlarını da geçtik. Daha az konuşmak ve daha çok çalışmak gerekiyor.  

Çünkü biz meselenin özünden uzaklaştıkça, işler karışıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.