Aklın insan hayatındaki yeri

A -
A +
Akıl, dünya işlerinde ve kullar arasındaki münasebetlerde iyiyi kötüden ayırmada yardımcı olur. Fakat çok kere yanıldığı da görülmektedir. 
 
Akıl, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayırmaya yarayan kuvvet, ölçü aletidir. Aklın insan hayatında yeri büyüktür. İnsanlar işlerini akılları ile düşünüp karar vererek yaparlar. Yaptıkları işlerden dinen ve hukuken mesul (sorumlu) olmaları akıl sebebiyledir.
Akıl, dünya işlerinde ve kullar arasındaki münasebetlerde iyiyi kötüden ayırmada yardımcı olur. Fakat çok kere yanıldığı da görülmektedir. Bu sebeple akla çok güvenmenin sonu pişmanlık olur. Bunun için, dinimiz işlerimizi yaparken, istişare etmeyi (ehline, bilene danışmayı) tavsiye etmiştir. Peygamber Efendimiz; “İstişare eden pişman olmaz, iktisat eden darlık görmez” buyurmuştur. Aklın dünya işlerinde isabetli, doğru karar vermesinde istişarenin faydası büyüktür...
Dünya işlerinde bu durumda olan akıl Allahü teâlâya ve ahirete ait bilgilerde yalnız başına doğruyu bulamaz. Din bilgileri akıl ile bulunmaz. Akıl bunları anlamaya yardımcı olur. Yani bunları anlamak, doğruluklarını, kıymetlerini kavramak için akıl lazımdır. İslamiyet’te aklın ermediği şey çoktur. Fakat aklın kabul etmediği hiçbir şey yoktur. Aklın erişemediği ve ulaşamadığı bu konularda inanmasından başka çare yoktur. İnsan, kendisini yaratan büyük kudret sahibi Allahü teâlânın varlığını aklı sayesinde anlayabildi. Fakat O’na giden yolu bulamadı. Bu yol peygamberler (aleyhimüsselam) ve onların getirdiği dinlerden öğrenilir. Ahiret bilgileri, Allahü teâlânın beğenip, beğenmediği şeyler ve O’na ibadet şekilleri aklın çerçevesi dışında, insan dimağının üstündedir. Bunlar, akıl ile bilinebilselerdi, peygamberlerin gönderilmesine lüzum kalmazdı. Peygamberlerin gönderilmesi ile insanların bilmiyorduk diye özür ve bahane göstermeleri önlenmiştir.
Akıl çok şeyi anlar. Fakat her şeyi anlayamaz. Anlaması da kusursuz, tam değildir. Çok şeyleri peygamberler bildirdikten sonra anlar. Akıl, peygamberlerin gönderilmeleri ile tam hüccet (delil) olmuştur. 
Yalnız akla uyup, yalnız ona güvenip, aklın ermediği şeylerde yanılan kimse ‘‘felsefeci’’dir. Aklın erdiği şeylerde ona güvenip, aklın ermeyeceği, yanılacağı şeylerde İslamiyet’in bildirdiklerine uyan yüksek insanlara da “İslam âlimi” denir. İslam âlimleri akılları ile anlayabildiklerini anlattılar. Anlayamadıklarına öylece inandılar. Anlayamadıklarına aklımız ermediği için anlayamadık dediler. Dinimizin bildirdiklerini akıl ersin, ermesin ispat ettiler. Bu bilgilere akıl ermediği için karşı gelmediler. Böylece kabir azabına, sırat köprüsüne, kıyametteki teraziye hemen inandılar. Akıl ermediği için olmaz demediler...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.