"Onların hiçbirini asla kötüleme!.."

A -
A +
"Sakın, sakın! Resûlullah Efendimizin eshâbına karşı, kalbinde bir dargınlık bulundurma! O büyüklerden hiçbirini, aslâ kötüleme..."
 
Bazı kerametler -4-
İslam âlimlerinin ve evliyanın büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin talebelerinden Muhammed Hâşim-i Keşmî şöyle anlatır:
Medresede genç bir arkadaşım vardı. Bir gün ağlayarak yanıma geldi ve başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlattı:
"Hazret-i Ali'ye karşı muharebe edenleri, hele hazret-i Muâviye'yi sevmezdim. Bir gece senin üstâdın İmâm-ı Rabbânî'nin Mektûbât'ını okuyordum. Okuduğum yerde; 'İmâm-ı Enes bin Mâlik buyurdu ki: Hazret-i Muâviye'yi sevmemek, onu kötülemek, hazret-i Ebû Bekr'i ve hazret-i Ömer'i sevmemek, bunları kötülemek gibidir. Ona söğene, bunlara söğene verilen cezâyı vermek lâzımdır' yazılı idi. Bunu okuyunca, canım sıkıldı Mektûbât'ı yere attım. Yatağıma uzandım. Uyudum...
Rüyâmda, senin üstâdın öfkeli ve kızgın bir hâlde yanıma geldi ve; 'Ey câhil çocuk! Sen bizim yazdığımızı beğenmiyorsun ve kitabımızı fırlatıp, yere atıyorsun. Benim yazımı okuyunca şaşaladın ve inanmadın. Ama gel, seni bir zâta götüreyim de gör! Resûlullah Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) eshâbını sevmediğin için, aldandığını ondan işit' buyurdu. Beni çekerek, bir bahçeye götürdü ve kapısında bırakıp kendisi yalnızca ilerledi. Uzakta nûr yüzlü büyük bir zât oturuyordu. Çekinerek ve saygı ile o zâta selâm verdi. Ona bir şeyler söylüyor, beni gösteriyordu. Biraz sonra senin o yüksek üstâdın İmâm-ı Rabbânî, kalktı. Beni çağırdı. 'Bu oturan zât, hazret-i Ali'dir. İyi dinle! Bak ne buyuruyor' dedi. Yanlarına  gidip, selâm verdim. 'Sakın, sakın! Resûlullah Efendimizin eshâbına karşı, kalbinde bir dargınlık bulundurma! O büyüklerden hiçbirini, aslâ kötüleme. Aramızda muhârebe şeklinde görünen işlerimizin, hangi iyi niyetlerle yapıldığını, biz ve o kardeşlerimiz biliriz!' dedi. Senin yüksek hocanın adını söyleyerek; 'Bu zâtın yazılarına da sakın karşı gelme!' buyurdu... Bu nasîhati dinledikten sonra, kalbimi yokladım. Bu husustaki tereddüdün ve soğukluğun, kalbimden çıkmadığını gördüm. Bu hâlimi hemen anladı. Senin yüksek hocana bakarak; 'Bunun gönlü daha temizlenmedi. Suratına bir tokat indir!' dedi. Şeyh, yüzüme kuvvetli bir tokat indirdi. Tokadı yiyince, kendi kendime; 'Bunu sevdiğim için onlara düşmanlık etmiştim. Hâlbuki kendisi onlara düşmanlığımdan bu kadar çok incinmektedir. Bu hâlden vazgeçmeliyim!' dedim. Kalbimi yokladım. Düşmanlık, kırgınlık kalmamıştı...
O anda uyandım. O rüyânın, o sözlerin tadı, beni başka hâle soktu. Senin yüksek hocan İmâm-ı Rabbânî'ye ve onun yazdıklarına inancım iyice arttı."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.