Adam ayakta zor duruyordu!

A -
A +
"Sana ne benden? Neden uğraşıyorsun benimle? Neden düşmüyorsun yakamdan?"
 
           ***
Bugün yaşadıkları da bardağı taşıran son damla olmuştu artık. Emre Can’ı uyuttuktan sonra sofrayı hazırlamış, kocasının çok sevdiği kuru fasulye yemeğini ısıtmaya başlamıştı. Birazdan geleceğini düşünüyordu Şerif’in. Yemek ısınmış, tekrar soğumuş, yeniden ısınmıştı. Saatler ilerliyor ama gelen giden olmuyordu. Nihayet saat gece ona doğru kapının kilidinde dönen anahtarın sesiyle irkildi Nazan. Hemen hareketlendi. Antreye geldiği zaman Şerif’in gözlerinin kıpkırmızı olduğunu gördü. İçkiliydi. Dudaklarını ısırdı:
- Merak ettim seni Şerif!
Adam ayakta zor duruyordu. Gözlerini kısarak baktı:
- Neden? Niye merak ediyorsun?
Nazan şaşırdı, kekeledi:
- Ben... Hani gelmeyince...
Şerif bütün gücüyle bağırdı:
- Sana ne benden? Neden uğraşıyorsun benimle? Neden düşmüyorsun yakamdan?
Nazan dudaklarını ısırdı:
- Şerif, neden böyle yapıyorsun? Biz ne kadar mutluyduk seninle? Ne güzeldi hayatımız? Ne oldu bize? Ne olur söyle bana... Bir derdin varsa anlat, birlikte geliriz üstesinden... Başın dertte mi? Ne olur anlat!
Şerif hırsla soludu:
- Bana karışma dedim sana kaç kere... Senden bıktım tamam mı? Seni istemiyorum... Bu kadar... Boğuluyorum seni görünce... Bir el boğazımı sıkıyor...
Nazan gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle sildi:
- O zaman bu iş bitsin Şerif... Kendimize hayatı zehir etmeyelim...
Adam olduğu yerde çakılıp kalmıştı bu sözleri duyunca. Kelimeler ağzında dolanıyordu:
- Ayrılmak istiyorsun ha? Bunu biliyordum zaten... Beni terk edeceğini biliyordum... 
Nazan şaşkınlık içinde bakıyordu kocasına. Onun dengesizliğine bir anlam veremiyor, ne söyleyeceğini bilemiyordu. Şerif ileri geri sallandı bir iki kere. Sonra duvara tutundu. Tiksinerek baktı karısına. Sonra olanca gücüyle bir tokat attı genç kadının yüzüne:
- Defol git o zaman... Defol git seni öldürmeyeyim.
İş çığırından çıkmak üzereydi. Şerif eline geçirdiği cam bir vazoyla yürüyordu genç kadının üzerine. Nazan korku içinde fırlamıştı dışarıya. Gözü dönmüş bir adam halinde bağırıyordu onun arkasından Şerif.
- Geberteceğim seni... Seni yok edeceğim...
Genç kadın canını kurtarmak uğruna terliklerle fırlamıştı sokağa. Şerif sakinleşene kadar ondan uzakta olmakta fayda vardı. Korkak adımlarla yürümeye başladı...
          ***
Hacer çayı demlemiş, bir tabağa da biraz fındık fıstık koyup çay tepsisiyle birlikte oturma odasına getirmişti. Kocası Bekir ise pijamalarını giymiş, ayaklarını uzatmış, televizyon seyrediyordu. Demliği görünce keyifle gülümsedi:
- Oh be... İşte günün bu saati için bütün gün yorulmaya değer...
Hacer başını salladı iki yana:
- Hem de bir güzel demlendi ki çay sorma gitsin... Şimdi film de başlayacak, güzel güzel seyrederiz...
Hacer Nazan’ın tek arkadaşıydı. Hacer hemen her gün uğrardı Nazan’ın evine. Emre Can doğduğundan beri Nazan fazla çıkamıyordu dışarıya. İki arkadaş dertleşirlerdi. İnegöl küçük yerdi. Hacer ve Nazan’ın dostlukları kocalarının arkadaşlığı sayesinde olmuştu. Bekir, Şerif’i eskiden beri tanıyordu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.