Oğlunun nefesini dinledi bir süre...

A -
A +
Yanında mışıl mışıl uyuyan oğlunun nefesini dinledi bir süre. Çok geçmeden günün yorgunluğunun etkisiyle göz kapakları ağırlaştı. 
    Şerif çalıştığı yerde kimseyle samimi olmuyordu. Bütün gün boyunca hiç konuşmuyor denilebilirdi. Öğlen lokanta kalabalıklaşınca bulaşığın başına geçiyordu. Öğleden sonraya kadar sürüyordu bulaşık yoğunluğu. Saat dörtle beş arasında biraz rahatlıyordu. Ardından akşam faslı başlıyordu. Lokantanın kapanmasıyla birlikte yatmasına kadar süren zaman ise en yoğun zamanlardan biriydi. Lokanta temizleniyor, masalar siliniyor, örtüler toplanıyor, ertesi güne hazırlanıyordu. Bulaşıklar bitirilip kurulanıyor, ertesi güne gereken büyük tencereler ovuluyordu. Nereden bakılsa gece on ikiyi geçiyordu yatışı. İşi bittiği zaman ise günün yorgunluğundan bitkin düşmüş oluyordu. Geceleri yatağa girince zaman zaman aklı Nazan’a kayıyordu. Onu ilk gördüğü anı düşünüyordu. Mahcup yeşil gözlerini utangaç bir şekilde yere indirmesinden nasıl da etkilenmişti! Onun kendisinden uzaklaşması korkusu, onun gün gelip kendisini sevmemesi korkusu evliliği boyunca içini yiyip bitirmişti. Bu yüzden ona karşı sert olmuş, sevgisini göstermeyi bilemediği için hırpalayarak sahip çıkmak istemişti. Şerif hayatı boyunca sevmeyi bilememişti. Becerememişti. Sevilmeyi en doruğunda yaşarken bile cevap verememişti buna. Hata yaptıkça korkudan karısına saldırmıştı. Hesap sorulması korkusu “neden”, “niçin” soruları hep kâbusu olmuştu. Bunun üstesinden sevdiği kadını susturarak gelebileceğini düşündüğü için hep sert olmuştu. Artık dönüşü olmayan bir yola girdiği zaman göreceğinden emin olduğu karşılığın intikamını oğlunu annesinden kaçırarak almıştı. Aslında bu kaçışla yine kendi yaptıklarının bedelini Nazan’a ödetecekti. Onun hayatında hep var olma duygusuydu bu... O gece yatağına girince bir süre bunları düşünmüştü. Avukattan hâlâ haber çıkmamıştı. Gözlerini kapattı. Yanında mışıl mışıl uyuyan oğlunun nefesini dinledi bir süre. Çok geçmeden günün yorgunluğunun etkisiyle göz kapakları ağırlaştı. Daldı... Sabah ezanla birlikte açtı gözünü. Hemen fırladı yataktan. Kahvaltı hazırladı aceleyle. Hafta sonu gelmişti. Bugün her günkünden kalabalık olurdu lokanta. Askerin izin günüydü çünkü. Aşçılar gelene kadar ortalığı toplayıp malzemeleri hazırladı. Patron kapıdan girdiğinde her şey bitmişti. Patron Halil Bey memnun bir şekilde etrafa göz gezdirdi: - Eline sağlık Şerif... Aşçılar gelsin, bugün pazara birlikte gidelim seninle. Malzememiz çok olacak. Bana yardımcı olursun. Şerif ellerini önündeki beyaz önlüğe kurulayarak “olur” anlamında başını salladı.            *** Halil’le birlikte pazara çıkmak için önlüğünü çıkarttı. Aşçılara döndü: - Ağalar, ben gelene kadar oğlana göz kulak olur musunuz? O bahçede oynar kendi kendine... Aşçılar başlarını salladı: - Tamamdır Şerif, merak etme sen, bakarız biz Emre’ye... Halil’in pikabına bindiler. Emektar pikap sarsılarak ilerlerken Halil yan gözle yanında oturan adama baktı: - Çalışkan adamsın Şerif... Senden memnunum... Şerif yutkundu: - Sağ ol beyim. Allah razı olsun... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.