"Bana neler olduğunu anlat hemen Önder!"

A -
A +
Neveser Hanım, iki elini bastonuna dayayarak oğlunun gözlerinin içine bakmaya başladı...
 
 
Son derece kibar bir şekilde selamladı Neveser Hanımı. Yaşlı kadın tebessüm etti:
- Yarın bekleyeceğiz doktor bey, hanımefendiye hürmetlerimi iletin lütfen...
Doktor odadan çıkınca Neveser Hanım, Nazan’ın uzandığı yatağın baş ucunda bekleyen Ayşen’e döndü:
- Kızım, Küçük Hanım derhal ılık bir banyo yapsın, giyecek bir şeyler ver kendisine, balkonlu odanın yanındaki misafir odasını hazırla. Banyodan sonra uzansın. Dinlensin. Yanından fazla ayrılma...
Nazan’a döndü:
- Haydi bakalım Küçük Hanım, şimdi güzelce yıkan, kendini daha iyi hissedeceksin. Doktoru duydun, dinlenmen gerekiyor.
Odadan dışarıya çıktı. Doktor Süha Beyi kapıya kadar geçirdi. Önder aşağıda, salondaydı. Konağın yatak odaları üst kattaydı. Üçüncü kat ise tamamen ev halkının hobilerine ayrılmıştı. Tam salona girecekken merdivenlerde sarışın, uzun boylu, yabancı olduğu belli olan genç bir kadın ve kucağında bir bebek göründü. Neveser Hanım durakladı:
- Matmazel, Elif uyandı mı?
- Uyandı madam... Sütünü içti. Biraz hava alması için bahçeye çıkartıyorum.
Yaşlı kadın başını eğdi onaylayarak:
- Üşümesin aman... Siz bilirsiniz aslında, benimki de laf işte... Anneanne duyarlılığı...
Salona girdi başka bir şey söylemeden. Önder ayakta duruyordu. Salonun bahçeye bakan tarafı tavandan yere kadar camdı. Bej rengi perdeler, bordo takımlarla bir bütünlük sağlamıştı. Mobilyalar ise eski, klasik tarz mobilyalardı. Salon o kadar büyüktü ki iki oturma grubu, bir yemek takımı bir de fiskos takımı vardı içeride. Konağın mutfağı alt kattaydı. Mutfakta iki kişi çalışıyordu. Çalışanlardan birinin kocası da bahçe işleri ve konağın genel idaresi ile ilgileniyordu. Yukarıda görevli olan yardımcı bir tek Ayşen’di. Genel temizlik olduğu zaman dışarıdan adam tutuluyordu. Bir de Neveser Hanımın şoförü vardı. Konakta çalışanlar en alt katta kalıyorlardı. Bu zenginlik ise Neveser Hanımın ailesinden geliyordu...
              ***
Önder, annesinin salona girdiğini görünce neler olup bittiğini anlamak için hemen hareketlendi. Neveser Hanım her zamanki otoriter hâliyle elini kaldırdı:
- Dinleniyor. Açlıktan bayılmış. Çok yorgun ve depresyon geçiriyormuş. Şimdi şuraya otur ve bana neler olduğunu anlat hemen!
Koltuklardan birine oturdu ve iki elini bastonuna dayayarak oğlunun gözlerinin içine bakmaya başladı. Önder karşısındaki koltuğa geçip oturdu:
- Restoranda yemek yiyordum. Kapının önünde gördüm bu hanımı. Güçlükle adım atıyordu. Kaldırıma oturdu. Tabii hemen bilmiş garsonlar müdahale etmeye kalktılar, “git buradan, burada oturamazsın” diye tartaklamaya başladılar kadıncağızı. Ben de müdahale ettim. O sırada düşüp bayıldı. Hemen restoranın arkasındaki bölmeye götürdük. Orada söyledi aç olduğunu. Hemen bir çorba getirdiler. Ardından da köfte falan. Nasıl yediğini anlatamam anne. O yerken izledim onu. Aslında o kadar güzel bir kadın ki... Ne derdi olduğunu ben de bilmiyorum ama beni çok etkiledi. Alıp getirdim ben de. Bütün hikâye bu. Burada kalmasını istiyorum. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.