Onu, kaybettiği kızına benzetmişti

A -
A +
Onun bazı tavırlarını kaybettiği kızına benzetmişti. Naifliğini, suskunluğunu, zarifliğini...
 
 
Şerif boyun eğdi. Halil konuşmaya devam etti:
- Paraya gelince, Manavgat’ın gelirinin tam yarısını isterim. Yarısı da senin. Masraflar çıktıktan sonra ikiye böleceğiz. Ben paramı koyacağım, sen emeğini...
Şerif sevinçten uçuyordu. Hep yaptığı gibi bu duygusunu da saklamasını becerdi:
- Tamam Patron anlaştık. Seninle pazarlık yapacak değilim ben!
           ***
Neveser Hanım, Nazan’ın yattığı odanın önüne geldi. Siyah bir etek ve siyah bir bluz giymişti. Hafifçe tıklattı kapıyı ve usulca açıp başını uzattı:
- Uyanık mıyız? Gelebilir miyim?
Nazan bembeyaz çarşaflar ve yatak örtüleriyle bezenmiş yatakta yatıyordu. Gözleri açıktı ve nemliydi. İrkildi yaşlı kadının sesini duyunca. Hemen kalkmaya çalıştı. Neveser Hanım eliyle işaret etti:
- Hayır, hayır! Sakın, ben gelirim senin yanına. Kalkmak yok...
Nazan dudaklarını ısırdı:
- Kusura bakmayın...
- Ne kusuru kızım, sen hastasın. Doktor az önce gitti biliyorsun. Süratle düzeliyor durumun. Ama iyi beslenmen lazım, iyi dinlenmen lazım. Fakat rengin değişti. Geldiğin zaman inanılmaz kötüydün...
Nazan yutkundu:
- Sayenizde, bana yaptığınız iyilikleri nasıl ödeyeceğim bilemiyorum.
Neveser Hanım bir kahkaha attı:
- Olur mu öyle şey? Ne ödemesi! Sen bir an önce iyileş.
Koltuğa oturdu. Dikkatle baktı genç kadının yüzüne:
- Neler olduğunu konuşmamızın zamanı gelmedi mi artık sence? Neden bu hâle düştün kızım? Ne geçti başından?
Nazan ağlamaya başladı... Derin bir nefes aldı. Yüreğini ezip parçalayan hasretini paylaşma ihtiyacını o da hissediyordu. Bir anne şefkatiyle kendisine yaklaşan Neveser Hanımı fazla zorlamadan usulca, kırık bir ses tonuyla anlatmaya başladı. Ta en başından, hayata tutunmaya çalıştığı genç kızlık yıllarından başladı hikâyesine...
Bitirdiği zaman Neveser Hanım taş kesilmişti sanki. İçinde bu genç kadına karşı inanılmaz bir yakınlık hissetmeye başlamıştı. Onun bazı tavırlarını kaybettiği kızına benzetmişti. Naifliğini, suskunluğunu, zarifliğini... Eğildi genç kadına doğru, onun titreyen ellerini avuçlarının içine aldı:
- Üzülme kızım. Hayat bazen bize öyle garip oyunlar oynuyor ki... Karşılaştığımız hadiseler allak bullak etse de bizi bir yandan da hayat sürüyor ve sabır denilen büyük güç bizi ayakta tutuyor. Ben de gül gibi kızımı kaybettim. Daha senesi olmadı. Evlada hasretin ne olduğunu bilirim. Bunu niye söyledim. Kıssadan hisse olsun diye. En azından yavrunun sağ ve sağlıklı olduğunu düşün. Merak etme, sen toparla kendini, bir şekilde ulaşırız evladına...
Nazan dudaklarını ısırdı. Sevgiyle baktı yaşlı kadına:
- Ben sizin hakkınızı nasıl öderim. Sizinle karşılaştığım için öyle şanslıyım ki.
Yaşlı kadın sevgiyle baktı. Gözlerini kapattı. Mükemmel bir birlikteliğin temeli atılıyordu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.