Nazan, hiç tanımadığı bir hayatın içine girmişti

A -
A +
Mağazaya gelen bu zengin müşterileri için mağaza sahipleri dört dönmüşlerdi etraflarında.
 
 
Şerif para biriktiriyordu. Oğlunu okutacak, büyük adam yapacaktı. Evliliğinin son dönemlerinde yaşadığı umarsız ve avare hayatın yanından bile geçmiyordu artık. Kumara elini sürmüyordu. İçkiyi de bırakmıştı. Var gücüyle çalışıyordu. Veysel Ustanın sesiyle irkildi:
- Kıymayı bol alalım. Izgara köfte çok gidiyor çünkü. Turistler seviyor... Yoğurtlu soslu yaptık mı bereketli de oluyor.
Şerif kamyonete doğru giderken elini kaldırıp başını salladı:
- Sen ne dersen alırız usta. Haydi atla...
          ***
Nazan, Neveser Hanım’ın da yardımıyla İstanbul’un en ünlü butiklerinden birinden muhteşem bir gardırop düzenledi kendine. Bütün bir günü butiğin son derece modern salonlarında geçirdiler. Mankenler karşılarında küçük bir defile sunarak sergiledi giyecekleri. İkramın haddi hesabı yoktu. Mağazaya gelen bu zengin müşterileri için mağaza sahipleri dört dönmüşlerdi etraflarında. Önder’i hepsi tanıyordu. Neveser Hanım büyük bir keyifle vermişti haberi:
- Nazan Hanım oğlumun nişanlısı... Yakında evlenecekler...
Bu küçük bilgi kısa zamanda sosyete içinde hızla yayılacak ve duymayan kalmayacaktı. Bu yüzden Neveser Hanım’ın telefonları hiç durmadan çalacaktı. Çevrelerindeki insanların içinden Önder’i damatları olarak görmeyi isteyen çok fazla kız annesi ve babası vardı. Hepsi hayal kırıklığı içinde gelin hanımın kimliğini soruşturacaklar, güzel olup olmadığını öğrenmeye çalışacaklardı.
Nazan hiç tanımadığı bir hayatın içine girmişti bir anda. Şaşkındı. Yüreğinin bir yanı hâlâ kırık olduğu için tedirgin yaklaşıyordu olana bitene… O günü mağazada geçirdiler. Dönüşte kendilerini almaya gelen arabaya kurulduklarında günün yorgunluğu alay edercesine dişlerini gösteriverince anladılar ne kadar yoğun bir zaman geçirdiklerini. Neveser Hanım âdeta inledi:
- Ah! Ayaklarım tutmuyor, sanki kilometrelerce yol yürümüşüm gibi. Aslında oturdum durdum bütün gün. Bir şey de yapmadım ama!
Nazan da bitkindi:
- Durduk yerde yorulduk demek ki, benim de hiç hâlim kalmamış...
Arabanın bagajı paketler ve kutularla dolmuştu. Bir o kadar daha sipariş verilmiş, mağaza tarafından konağa gönderilmesi istenmişti. Nazan ödenen faturaya baktığı zaman küçük dilini yutacak gibi olmuştu. Neredeyse bir ev parasıydı mağazaya ödenen. O an düşünmüştü bu evlilikle bu inanılmaz servetin de sahibi olacağını. Korkutmuştu bu gerçek genç kadını…
O gece Önder keyif içinde annesinin ve Nazan’ın anlattıklarını dinledi. Elbiselerden bazılarını gördü ve çok beğendi. Nazan’ın gözlerinde bir rahatlık sezdiği için de ayrıca mutlu olmuştu. Keyifle gülümsedi:
- Ben de idari işleri hallettim sayılır. On gün sonra burada bir nikâh yapacağız. Birkaç kişi çağıracağım sadece. Basına haber vermeyeceğim. Nikâhtan sonra hep birlikte güzel bir yemeğe gideriz. Sonra da bir haftalık bir İtalya gezisi ayarladım. Şimdi şirketin ben yokken nasıl idare edileceğinin düzenlemesiyle meşgulüm… Bu arada Nazan resim çektirmen gerekli canım, pasaport için... Yarın onun için Cemil gelip seni alacak...
Nazan, kendisini hiç olmadığı kadar huzurlu hissediyordu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.