"Bana annemle neden ayrıldığınızı anlat baba!"

A -
A +
Korku dolu gözlerle baktı oğluna. Onun gözlerindeki kararlı ifade, içindeki titremeye neden oluyordu!
 
Emre Can taksiyi savdıktan sonra babasının yanına geldi ve bir sandalye çekti:
- Konuşmamız lazım baba!
Şerif manalı bir şekilde gülümsedi:
- Ne o? İşler yolunda gitti anlaşılan...
Emre Can kaşlarını çattı ve hiçbir giriş yapmaya gerek duymadan sordu:
- Bana annemle neden ayrıldığınızı anlat baba!
Şerif birden kaynar suların altında kalmış gibi irkildi:
- Ne? Nereden çıktı bu?
- Bilmek benim hakkım baba, anlat lütfen... Ama doğruları anlat...
Yaşlı adam yutkundu. Korku dolu gözlerle baktı oğluna. Onun gözlerindeki kararlı ifade, içindeki titremeye neden oluyordu:
- Nereden çıktı bu, sana anlattım bir kere, biliyorsun işte...
- Bilmiyorum baba, bana annemin ne kadar kötü bir kadın olduğunu söyledin sadece, bizi bırakıp gittiğini, hiç aramadığını, terk ettiğini söyledin...
Şerif kekeledi:
- Evet... Ev... Evet... Bırakıp gitti.
Emre Can başını kaldırdı:
-O öyle söylemiyor ama!
Boğuk bir inleme duyuldu. Şerif yıkılmıştı sanki:
- O nerede? Nerede buldun onu? Neden benim haberim yok? Arkamdan ne işler çeviriyorsunuz? Onunla birlik oldunuz değil mi?
Emre Can elini uzatıp babasının omzuna koydu:
- Sakin ol, kimsenin bir şey çevirdiği yok. Sadece gerçeği bilmek istiyorum.
Bu sırada gürültüleri duyan Halil de gelmişti yanlarına. Bir sandalye çekip oturdu:
- Anlat Şerif. Doğruyu söyle çocuğa... Terk edenin karın değil, sen olduğunu anlat, Emre’yi, yıllarca o kadıncağızdan nasıl kaçırdığını anlat...
Emre Can dudaklarını ısırdı. Kulaklarında Nazan’ın hıçkırıkları çınlıyor, içi yanıyordu…
         ***
O gece sabaha kadar oturdular suyun kenarında. Şerif saatlerce ağladı. O gece bir itiraf gecesi olmuştu. Yaşadığı bunalımları, yaptığı hataları, intikam ve öfke uğruna mahvettiği hayatları sanki bir başkasının yaptıklarıymış gibi anlattı. Yılların birikintileri pervasızca çözülüyordu, eriyordu. Emre Can başlardaki öfkesini alt etmeyi başarmış, şimdi karşısında bir zavallı hâlindeki bu yaşlı adama acıyarak bakıyordu. Neden sonra Halil müdahale etti:
- Yeter artık... Adam berbat oldu Emre, öğreneceğini öğrendin oğlum... Üsteleme daha fazla... Baksana bitti adamcağız...
Delikanlı başını salladı:
- Evet Halil Amca. Her şey olmuş bitmiş... Bir şeyleri geri getirmek mümkün değil. Ne giden seneler geri gelecek, ne yaşanması gerekip de yaşanamayanlar...
Şerif gözyaşları içinde yutkundu:
- Onu görecek misin tekrar?
Emre Can durakladı:
- O da senin gibi perişan bir durumda. Bir insanı mutlu etmek çok farklı bir duygu baba... Belki sen bundan sonra olacaklardan çok hoşlanmayacaksın ama bugüne kadar hoşlandıklarına sayarsın artık. Seni, beni anneme hasret bıraktığın için suçluyorum. Şimdi hiçbir günahı olmadığı hâlde annemi kendime hasret bırakmaya devam edemem artık. Kendi içimde çelişkiye düşerim. Ayrıca orada sevdiğim, hayatımı birleştirmek istediğim bir kız var. Onu da kaybediyordum senin yanlışların yüzünden. Bir şeyleri telafi etmek zorundayım... 
Şerif inledi âdeta:
- Ya ben... Ben artık ceza mı çekeceğim? DEVAMI YARIN
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.