"Sen nereye istersen oraya gideriz Esra..."

A -
A +
"Çocuklar güzel bir sofra donatın bize. Misafirim benim için kıymetlidir..."
 
Adam irkilerek bakmıştı karısına:
- Deme öyle Necile... Deme öyle...
- Biz anlaşamayız o aileyle, kızı gördün, kötü bir şey söylemek istemiyorum ama çok farklı yetişmiş.
- Sakin olmamız lazım Necile. Zaman ne gösterecek bilinmez. Hayırlısıyla şu işin içinden de çıkmamızı nasip etsin Allah. Dua edeceğiz, başka çaremiz yok.
- Biz aşık atamayız onlarla be Cahit Bey!..
Yaşlı adam düşünceli bir şekilde mırıldanmıştı:
- Gücümüzün yettiğince Necile’m... Bunlar da insan gözleri var görüşleri var... Olmayanı isteyecek değiller ya bizden. Yeter ki oğlumuz mutlu olsun... Biz olmasak da olur.
Karı koca birbirlerini teselli etmeye çalışmışlardı ama ikisi de korkuların içinde boğuluyorlardı…
            ***
Tayfun hızlı adımlarla yaklaşan Esra’yı görünce dudaklarından eksik etmediği alaycı tebessümüyle ona doğru yürümeye başladı. İki genç birbirlerine gülümsediler:
- Gelmeyeceksin sandım.
Esra mahcup bir tavırla gözlerine baktı Tayfun’un:
- Neden gelmeyeyim ki? Söz verdim...
Genç adam dargın bir bakışla süzdü Esra’yı:
- Söz verdin diye mi geldin?
Genç kız durakladı. Kekeledi ardından:
- Ben… hayır tabii ki… ist... istediğim için geldim...
Tayfun onun elini tuttu. Ürperdi Esra. Hayatında ilk kez bu tür duygular hissediyordu. Lise çağlarında birkaç tane hoşlandığı genç olmuştu ama hiçbiriyle bir kere olsun konuşmuşluğu bile yoktu. Uzaktan yaşamıştı duygularını. Gecelerini uykusuz geçirmiş, fark edilebilmek için aynanın karşısında saatler harcamıştı. Şimdi nasıl olduğunu anlamadığı bir arkadaşlığın ortasında buluvermişti kendisini…
Birlikte yol boyunca yürüdüler. Tayfun başını eğip sordu:
- Nereye gidelim istiyorsun? Bugün bütün gün bizim... Sen ne istersen onu yapalım...
Dudak büktü genç kız. Omuzlarını kaldırdı:
- Bilmem ki... Sen nereye istersen oraya gideriz.
- Önce güzel bir yemek yiyelim. Bildiğim bir lokanta var. Hem sakindir, hem de temiz ve lezzetli yemekleri vardır. Oraya gidelim.
Esra gülümsedi:
- Tamam o zaman...
Hızlandılar. Gerçekten de sahilde küçük bir yerdi gittikleri yer. Kapıdaki garsonlar Tayfun’u tanıyorlardı. Arkadaşça selamladılar:
- Hoş geldin Tayfun Ağabey...
- Çocuklar güzel bir sofra donatın bize. Misafirim benim için kıymetlidir.
Esra mahcup bir şekilde önüne baktı. Deniz gören bir masaya oturdular karşılıklı:
- İçki içilir buradaki ızgara etle. Beğeneceksin.
Esra yutkundu:
- Ben hiç alkollü içki içmedim şimdiye kadar. Benim babam da ağabeyim de içmezler...
Tayfun güldü:
- Bir küçük bardak canım. Beğenmezsen bırakırsın.
Genç kız içindeki tedirginliklerden kurtulmak istiyordu. İçinde bulunduğu durumun tadını çıkarmak, mutluluğunu doyasıya yaşamayı arzuluyordu. İtiraz etmedi. İtiraz edecek olursa karşısındaki gencin kendisini küçümseyeceğinden, hakkında negatif düşüncelere kapılacağından korkmuştu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.