En lüks mağazalara girip en pahalı eşyaları seçtiler

A -
A +
Necile Hanım ve annesiyle birlikte Dilek’i de alarak alışverişe çıkmışlardı.
 
Cahit Bey bankadan kredi çekmiş, oğlu Hakan’la birlikte iki ayrı bankadan da kredi kartı almıştı. Dilek’i istemeye gittikleri günün üzerinden yirmi gün geçmişti. Nihayet Arkan ailesinin biraz da korkarak bekledikleri haber geldi. O hafta sonu nişan töreni için hazırlıklara başlanmıştı. Hakan iş yerinden iki gün izin almış, Necile Hanım ve annesiyle birlikte Dilek’i de alarak alışverişe çıkmışlardı. Necile Hanım hayatının kâbus dolu günlerinden birini yaşamıştı alışveriş esnasında. Leyla Hanım ve Dilek çılgın gibi alışveriş yapıyorlardı. Damadın ailesinin alması gereken şeyleri de seçerken en lüks mağazalara girip en pahalı olan eşyaları seçiyor, yanlarında ezilip büzülen, rengi bembeyaz olmuş zavallı Necile Hanıma bir kere bile dönüp “uygun mu?” diye sormuyorlardı. Bu alışveriş için ayırdıkları paranın neredeyse üç misli fazlası gitmişti. Hakan hiçbir şey söylemiyor ve mümkün olduğu kadar annesinden uzak durmaya gayret ediyordu. Leyla Hanım elleri kolları paketlerle dolu bir hâlde şımarıkça bağırdı:
- Hakan, haydi bakalım, acıktık, karnımızı doyuralım. Güzel bir restorana götür bizi.
Hakan başını salladı sevinçle:
- Tamam efendim, derhal...
Sonra usulca annesine yaklaştı:
- Anne, benim yanımda fazla para yok...
Necile Hanım düşüp bayılacak gibi hissediyordu kendisini. Yine de sesini çıkartmadı:
- Peki oğlum ben veririm.
Çok pahalı bir restoran seçti Leyla Hanım. Anne kız şımarık tavırlarla istediler yemeklerini. Yiyemeyecekleri kadar çok şeyi büyük bir açgözlülükle ısmarladılar. Necile Hanım ise bir tabak çorbasını bile doğru dürüst içemedi. Sonunda gelen hesap dudak uçuklatacak kadar yüksekti. Necile Hanım titremeye başlamıştı. Hiç konuşmuyordu. Hakan ise hem annesine karşı kendisini suçlu hissediyor, hem de duygularını ve annesinin tavrını karşı taraf anlamasın diye neşeli görünmeye çalışıyordu…
Sonunda bu kâbus dolu gün bittiği zaman Necile Hanım cebinde kalan paraya bakınca hesaplarının çok çok üzerinde bir masraf yaptığını görerek ne yapacağını, kocasına nasıl söyleyeceğini bilemedi. Cahit Bey olanları duyunca içini çekti:
- Bunun böyle olacağını hesaplamalıydık. Her şey bu çizgide giderse biz düğünü bile yapamayız.
Hakan ses çıkartmıyordu. Cahit Bey oğluna baktı:
- Biraz çıtlatsan diyorum Hakan... Dilek kızımızla konuşsan, durumumuzu biliyor sanırım.
Hakan kaşlarını kaldırdı:
- Ben bir şey diyemem baba... Böyle bir şey söylersem beni bırakır...
Cahit Bey irkildi:
- Bunun için seni bırakacaksa bu nasıl bir sevgi oğlum?
Hakan ayağa fırladı bu sözler üzerine:
- Benim sevgime laf söylemeyin baba... O bir genç kız ve alıştığı değerlerin doğrultusunda gidiyor. Paran yok diye benim mutluluğuma mı engel olacaksınız? Bu benim suçum mu?
Cahit Bey ve Necile Hanım dehşetle baktılar oğullarının yüzüne. Yutkundu yaşlı adam.
 - Kimsenin suçu yok evladım. Allah’ın takdiri bu... Kapatalım bu konuyu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.