Anne ve babası hiç aklına gelmiyordu!

A -
A +
Kapıyı usulca açtı. Valizi ağırdı. Bir gayretle yüklendi. Bir kere daha dönüp geriye baktı...
 
Cahit Bey Ve Necile Hanım kapıdan çıkarken kızlarına seslendiler:
- Esra, kızım, sen sofrayı hazırlarsın. Biz geç kalmayız. Bir de salata yaparsın.
Esra heyecan içindeydi. Geçiştirdi söylenenleri:
- Tamam, tamam, yaparım.
Karı koca çıktılar. Esra onların biraz uzaklaşmasını bekledikten sonra koşarak odasına girdi. Yatağın altından büyük valizini çıkardı. Aceleyle eşyalarını doldurdu. Kendisince kıymetli olan birçok şeyini özenle doldurdu valize. Birkaç kitabını, nüfus kâğıdını da aldı. Valizini güçlükle kapattı. Saat üç buçuktu. Tayfun’la buluşmasına bir buçuk saat vardı. Heyecan içinde elini yüzünü yıkadı. Saçlarını taradı. Zaman geçmiyordu sanki. İki dakikada bir saate bakıyor, yerinde duramıyordu. Pencereye gitti. Etrafı seyretmeye başladı. Hayatını sorgulamaya başladı. Nereden nereye gelmişti. Bütün bu düşünceler içinde geride bırakacağı insanları düşünemiyordu artık. Anne ve babası hiç aklına gelmiyordu. Onların zaman içinde yapacağı şeyi kabulleneceğini düşünüyordu.
Saat dört buçuk olunca heyecan içinde ayakkabılarını giydi. Kapıyı usulca açtı. Valizi ağırdı. Bir gayretle yüklendi. Bir kere daha dönüp geriye baktı. İçinde hafif bir sızı duydu o anda. Gözleri doldu. Fazla da hassaslaşmadan kapıyı çekti. Hızlı adımlarla ilerledi durağa. Beklemeye başladı. Yirmi dakika sonra beyaz bir araba yanaştı durağa. Tayfun gülümsüyordu içinde. Şoför mahallinde başka biri vardı. Heyecanlandı genç kız. Gülümseyerek koştu arabaya:
- Merhaba canım! Hoş geldin…
Tayfun kapıyı açtı:
- Atla haydi canım. Bitti bu iş…
Esra arabaya bindi. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Tayfun’un elini tuttu:
- Nereye gidiyoruz?
Tayfun saatine baktı:
- Garaja gidiyoruz. Biletleri aldım. Saat beş kırk beşte otobüsümüz kalkıyor. Bursa’ya gidiyoruz. Birkaç gün orada kalırız. Oradan tanıdıkların yanına gideriz bir müddet. Belki doğumunu bile orada yaparsın. Ondan sonra geliriz İstanbul’a. O zamana kadar da sular durulmuş olur…
Arkasına yaslandı Esra. O anda içinde bir heyecan ve gelgitler yaşamaya başlamıştı. Tanımadığı insanların yanına gidiyordu. Bilmediği bir hayatın içine giriyor, neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Ama Tayfun’a olan güveni ve sevgisi ağır basıyor,  bu tereddütleri aşmaya çalışıyordu. Tayfun eğildi genç kıza doğru:
- Mutlu musun canım?
Esra gülümsedi mahcup bir tavırla:
- Mutluyum tabii ki… Hemen evleneceğiz değil mi Tayfun?
Genç adam arkasına yaslandı:
- Tabii ki evleneceğiz. Ama ilk önce bu badireyi atlatmamız lazım. Suların durulması lazım.
Genç kız yaslandı omzuna genç adamın. Gözlerini kapattı. Artık hayatında yanı başında oturan bu adamdan başka güvenecek kimsesi yoktu…
Araba garaja girdi. Oldukça kalabalıktı etraf. Tayfun şoförle vedalaşarak Esra’nın valizini aldı. Genç kızın elinden tutarak peronda bekleyen otobüse doğru ilerlediler... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.