"Benim hastane masrafı ödeyecek param yok!"

A -
A +

Tayfun hışımla girdi içeriye. Esra biraz mahcup, biraz gururlu gülümsedi...

 
Esra yanında yatan, tertemiz, mis gibi “bebek kokan” yavrusuna sevgiyle baktı. Gece aniden sancılanmıştı. Evde yalnızdı o sırada. Güçlükle yürümüştü kapıya kadar. Kaldığı dairenin karşısındaki komşunun kapısını çalmış, yardım istemişti. Yaşlı bir karı kocaydı karşı dairede kalanlar. Hemen hareketlenmişler, çağırdıkları taksiye Esra’yı bindirerek hastaneye gelmişlerdi. Acil doğum odasına alınmıştı Esra. Bir saat sonra da bir kızı olmuştu. Dünyalar güzeli bir bebekti. Minicik bir burnu, minicik dudakları vardı. Başındaki bir tutam sarı saç kıvır kıvırdı. Doğumdan çıkalı neredeyse bir buçuk saat olmuştu. Bebeğini Esra’nın yanına getirmişler, yapması gerekenleri öğretmişlerdi. Şimdi uyuyordu bebek. Esra ise dokuz aydır taşıdığı ağırlıktan kurtulmuş olmanın verdiği rahatlıkla kızını seyrediyor, o ana kadar hiç bilmediği annelik duygularını bütün yoğunluğuyla yaşıyordu.
Tayfun sabahtan çıkmıştı evden. Yine huzursuzluk yaşayarak gitmişti evden. Son bir aydır her şey iyice ters gidiyordu artık. Tayfun çok değişmiş, Esra’yı iyice hırpalar olmuştu. Birkaç kere tokat yemişti genç adamdan. Bir köle gibi kullanıldığını hissediyordu. Yokluk içindeydi. Çoğu zaman her şeyi göze alıp kaçıp ailesinin yanına gitmeyi geçirmişti aklından. Ama yaşadıkları kendine güvenini kaybettirdiği için buna cesaret edememiş, yaptığı büyük hatayı görmezlikten gelerek ailesinin yanına bir de kucağında çocukla dönerek onları hak etmedikleri bir olayla karşı karşıya bırakmak istememişti. Bilinçaltında yatan gerçek ise böyle bir şey yapmaya yüzü olmadığıydı. Ama dünyaya gelen bebeği onun kafasında dolanan bütün olumsuzlukları geçici olsa da silip götürmüştü şu anda. Sevgiyle bakıyordu kızına. Şu anda annesinin kendisi için yaşadığı endişeleri anlayabiliyor, ona düşkünlüğü için hak veriyordu. Yeryüzünde hiç düşünmeden canını verebileceği tek varlıktı bebeği…
Tam bunları düşünürken kapı açıldı. Tayfun hışımla girdi içeriye. Esra biraz mahcup, biraz gururlu gülümsedi:
- Tayfun! Bak kızımız oldu…
Genç adamın kaşları çatıktı:
- Kendi başına iş yapmaktan vazgeçmeyeceksin değil mi? Sana hastane yok demiştim. Ebeyi ayarlamıştım. Ne diye buraya geldin?
Esra şaşırmıştı. Kırık bir şekilde fısıldadı:
- Evde yoktun Tayfun… Karşı komşulardan yardım istedim. Çok sancılanmıştım. Onlar da buraya getirdiler.
- İyi halt ettiler… Benim hastane masrafı ödeyecek param yok. Kalırsın burada o zaman…
Dudaklarını ısırdı Esra. Tayfun dönüp de kızına bakmamıştı bile. Sesini çıkartmadı. Tayfun sinirli bir şekilde odanın içinde dolaşıyordu. Neden sonra gelip yatağın başına dikildi:
- Kız ha?..
Esra ağlamaklıydı. Yüreğindeki kırgınlıklar içini eziyordu. Hayatının bundan sonrasını görebilecek kadar çalışıyordu kafası. Tayfun’un yanında yaşayacağı hayatın kendisinden neler alıp götüreceğinin farkındaydı. Korumak istermiş gibi bebeğine sarıldı. Artık sorumlu olduğu bir can daha vardı. Onu bu karanlık hayatın içinde yetiştirmenin kızına getireceği eksileri bilebiliyordu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.