"Maalesef, kaybettik hastayı müdür bey!"

A -
A +

"Çok kötü şeyler yaşamışsın Necile Hanım. Haklısın, dayanması zor..."

 
Bekir kalkar kalkmaz hemen oldukça yüklü sayılacak bir miktar parayı verdi Esra’ya.
- Al kızım, ne zamandır biz de bir şeyler yapmak istiyorduk annen ve baban için. Sen annene alışveriş de yaparsın bununla. Haydi güle güle kızım, iyi haberlerinle gel inşallah!
Esra erkenden yola düşmüştü. Bekir’in verdiği adresi sıkı sıkı tutuyordu elinde. Minibüse bindi duraktan. Uzun süren bir yolculuktan sonra Bayrampaşa’ya gelmişti. Eklindeki adresi sormaya başladı. Üst taraflarda, yeni yeni kalabalıklaşmaya başlamış bir mahalleydi geldiği yer. Her yer gecekondu doluydu…
           ***
Doktor Necile Hanımın anlattıklarını dikkatle dinledikten sonra elini uzatıp onun elini tuttu:
- Çok kötü şeyler yaşamışsın Necile Hanım. Haklısın, dayanması zor. Merak etme sen, ben kocana haber veririm. Hiçbir şey yapamazsam kendim gider söylerim. Sen hele yat dinlen bakalım.
Necile Hanım minnetle baktı doktora:
- Allah razı olsun senden evladım.
Doktor Mümtaz Bey odasına çıkar çıkmaz telefona sarıldı. Bayrampaşa Cezaevi müdürünün odasını arıyordu. Az sonra karşısına çıkan müdüre durumu anlattı. Cahit Beye haber iletmesini rica etti. Cezaevi müdürü telefonu kapattıktan sonra masasının yanındaki zile dokundu. Resmî elbiseli bir görevli hazır ol vaziyetinde dikiliverdi karşısına:
- Buyurun müdürüm?
- Şu altıncı koğuştan, adi suçlulardan Cahit Arkan’ı getirin bakalım odama.
Gardiyan selam vererek çıktı dışarıya. Az sonra Cahit Bey müdürün odasındaydı. Müdür bey eliyle koltuğu işaret etti yaşlı adama:
- Oturun Cahit Bey…
İyice çökmüştü Cahit Bey. Gözlerinin altı kararmış, zayıflamıştı. Sakalları da uzamıştı. Merak içinde müdürün gösterdiği koltuğa oturdu. Müdür;
- Nasıl rahatın iyi mi Cahit Bey, bir şikâyetin var mı? diye sordu.
Yaşlı adam ellerini yana açtı:
- Ne şikâyetim olacak müdürüm! Allah devletimize zeval vermesin.
Müdür derin bir nefes aldı. Arkasına yaslandı:
- Cahit Bey, biraz önce tatsız bir haber aldık. Eşiniz bir rahatsızlık geçirmiş. Hastanede yatıyormuş şu anda. Bir tansiyon yükselmesi sonucu bacaklarına felç gelmiş. Ama merak etmeyesin, bakıma alınmış.
Cahit Beyin dudakları titredi, soluğu kesilmiş gibiydi. Rengi bembeyaz olmuştu. Kekeledi:
- Ne.. Necile! Diye inledi. O anda ayağa kalkmıştı. Elini kalbine götürdü. Rengi kızardı. İki büklüm oldu. Müdür de fırlamıştı ayağa. Telaşla bağırdı:
- Yardım edin… Doktora haber verin çabuk…
Her şey on dakika içinde olup bitmişti. Cahit Bey olduğu yere yığıldı. Cezaevi doktoru geldiği zaman artık çok geçti. Zavallı yaşlı adam olduğu yerde ani bir kalp kriziyle hayata veda etmişti. Çok sevdiği karısının hastalığını öğrenince yaralı kalbi dayanamamıştı bu habere. Doktor yaptığı muayeneden sonra başını iki yana sallayarak müdüre döndü:
- Maalesef, kaybettik hastayı müdür bey…
Cezaevi müdürü yüzünü buruşturdu:
- Yazık oldu adama… Ne kadar sessiz, ne kadar efendi bir adamdı… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.