Trump döndüğüne pişman oldu!

A -
A +

Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump için, "O bana dönecekti ama dönmedi. O bana dönmediği sürece ben onu aramam" demişti en son...

Beklenen geri dönüş önceki gün gerçekleşti.
Konuşmanın detaylarına girmeden önce şunun adını net bir şekilde koyalım. Yapılan arama, Türkiye açısından son yıllarda şahit olduğumuz en önemli olaylardan biridir.
Erdoğan; Avrupalı liderleri arayan, izin isteyen, icazet alan biri olmadığını, aksine aranan ve ikna edilmeye çalışılan bir lider olduğunu önceki günkü görüşmeden sonra tüm dünyaya ilan etmiştir. Trump'ın köşeye sıkıştığında Erdoğan'ı araması bunun en güzel örneğidir. 
Gelelim detaylara...
Görüşmenin nasıl bir havada gerçekleştiğini anlamamız için, ikili arasında geçen diyaloglara bakmamız lazım.
Bakalım o vakit…
Trump konuşmasına, Zeytin Dalı Operasyonu'ndan duyduğu endişeyi dile getirerek başlıyor. Bölgede sadece PKK'lı teröristlere yönelik bir operasyondan dolayı neden endişe duyuyorsa artık!
Erdoğan daha da endişelenmesi için şu cevabı veriyor:
"Türkiye Zeytin Dalı Harekâtı'nı uluslararası hukuk temelinde ve Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51. maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkı ile BM Güvenlik Konseyi'nin terörizmle mücadele konusundaki kararları uyarınca gerçekleştiriyor."
Dakika bir, gol bir!
Trump, operasyonun kısıtlı olarak yapılması gerektiğini söylüyor. Yani "Girin, kısa sürede ne yapıyorsanız yapın ve çıkın" demeye getiriyor. 
Erdoğan buna karşılık olarak, "Terörle mücadele çerçevesinde PYD/YPG'ye verdiğiniz silah yardımını hemen kesin" diyor. 
Durum 2-0...
Trump, ABD’nin her toplantıda açıkça eleştirilmesinin rahatsızlık uyandırdığına değiniyor.. Cumhurbaşkanı Erdoğan da terör örgütü PYD/YPG’ye silah verilmesinden FETÖ’nün başının himayesine kadar uzanan ABD politikalarının Türk kamuoyunda ciddi infiale neden olduğundan söz ediyor.
Kaç oldu: 3-0...
Trump, Türkiye’de bazı ABD vatandaşları ve yerel personelin tutukluluğundan bahisle bunların serbest bırakılmasını istiyor. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan da Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu hatırlatarak, ilgili konuların yargıda olduğunu ve iddianamelerin tamamlanmasının akabinde kararı da yargının vereceğini söylüyor. 
Etti mi 4-0...
Durun, durun daha bitmedi. 
Sırada 90'a giden röveşata golü var.
Trump, Suriye'de Türk Ordusu ile Amerikan askerlerinin Menbiç'te karşı karşıya gelebilme ihtimalinden bahsedip bir kez daha endişelerini dile getiriyor.
Erdoğan bu noktada susuyor, onun yerine cevabı Türk milleti adına şanlı Türk Ordusu veriyor!
Tam da o dakikalarda havalanan savaş uçaklarımız, YPG'nin Menbiç'te bulunan Amerikan silahlarıyla dolu mühimmat deposunu havaya uçuruyor!
Al sana 5-0...
Peki bu hezimetten sonra Amerika, giren golleri çıkarmak için nasıl bir taktik uyguluyor dersiniz? 
Beyaz Saray, "Trump, Türkiye'nin yıkıcı ve yanlış üslubu ve Olağanüstü Hâl şartlarında tutuklanan ABD vatandaşlarının durumuyla ilgili kaygısını iletti" diyor.
Buradan çıkan sonuca göre demek ki Trump aradığında kafası güzelmiş!
Aslında keşke Cumhurbaşkanımız telefonu kapatmadan önce, "Atı alan Üsküdar'ı geçti Trump efendi" deseymiş! Pırasa kafa bu sözün ne anlama geldiğini günlerce düşünüp dururdu artık!
Şaka bir yana...
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Trump ile yaptığı görüşme bir formaliteden ibaret. Trump dediğin adamın hiçbir hükmü yok. Adamı ülkesinde takan yok.
Tıpkı bizim 20 yıl önceki hâlimiz gibi...
İşbaşındaki hükûmetler ne söylerse söylesin, askerin dediği olurdu ya hani. Amerika'da da Trump ne söylerse söylesin, Pentagon tam tersini yapıyor. 
Ya da Trump'a istediğini söyletiyor!
Olayların seyri gösteriyor ki Pentagon'un sözünün geçtiği ABD Türkiye'yi durdurabilmek için daha pek çok yol deneyecek. 
Son olarak "30 kilometrelik güvenli hat" diye bir şey uydurdular. Yani buna göre Türkiye ile YPG'nin sahip olduğu bölgenin arasına 30 kilometrelik güvenli bir hat çekilecek. 
Başka bir deyişle 31'inci kilometreden sonra yine YPG olacak. Türkiye bu tuzağa bir kez daha düşmez, düşmeyecek. Çünkü Körfez Savaşı sırasında bize "Çekiç Güç" diye bir bölge önerdiler ve başımıza ne geldiyse ondan sonra geldi.
Aslında siz bu öneriyi, "Biz tamamen köşeye sıkıştık" diye de okuyabilirsiniz. 
Türkiye bu noktada geri adım atmadığı takdirde ABD'nin Orta Doğu'daki hâkimiyetine darbelerin en büyüğünü vuracak. Bu darbe dünyanın barbar ülkesi için sonun başlangıcı olacak. 
Özetle...
ABD Türkiye'yi daha çok arayacak. Her aramada belli başlı isteklerde bulunacak ama bu isteklerin gerçekleşmesi mümkün olmayacak. 
Çünkü bazı şeyler istemeleri için önceden kalma hesapları kapatmaları gerekecek. Önce 15 Temmuz'un hesabını, sonra Reza Zarrab Kumpası'nın hesabını verecekler. 
Efendime söyleyeyim...
Daha sonra PKK'ya verilen desteğin, YPG’ye yapılan silah yardımının, ondan sonra da FETÖ'yü Pensilvanya'da misafir etmenin hesabı verilecek.  
Anlayacağınız hesap bayağı kabarık! 
Türkiye bir yapılandırmaya gider mi "İster peşin öde, ister taksitle" der mi orasını bilemem. Ama bildiğim şu ki bu hesabın vergi affı olmayacak!
Peki bu hesaplar ödenmezse, Türkiye ile ABD’nin arası açılır mı? Açılabilir ama kimin umurunda!
Biz koskoca Mikronezya ile karşı karşıya gelmişiz, ABD ne ki!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.