Adalet...

A -
A +
Son bir ay içinde iki kez adalet sistemindeki sorunlardan bahsetti Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bir önceki konuşmasında "Geciken adalet, adalet değildir" demişti. 
Ancak önceki gün yaptığı açıklama bence çok daha önemli…
Cumhurbaşkanı'nın huyunu suyunu bilenler "Bir ülkede halk bunalmış, ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hâle gelmişse, oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir" sözünü boş yere kullanmadığını gayet iyi bilir. 
Bir soruna, giderek daha çok can yakmaya başlayan ciddi bir sıkıntıya temas ediyor. 
Bu durumda bize düşen, eğri oturup doğru konuşmak... 
Birilerinin kasti tahrik amacıyla söylediği gibi bu ülkede adalet baştan sona berbat durumda değil elbet. Ama kabul edelim ki her şey sütliman da değil. 
Daha bundan bir ay önce 11 bin 480 kişinin ByLock mağduru olduğu ortaya çıktı. Tamamen aklanan bu kişilerin ihraç edildikleri görevlerine dönmeleri konusunda dahi çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor.
İlgili bazı kurumlar, sanki mağduriyetin devam etmesi için çabalıyor, geri dönüşlerin sağlanması konusunda işi yavaştan almaya devam ediyor.
Bu bir adaletsizlik örneği değil mi?
Kaldı ki hapishanelerde hâlâ pek çok masumun olduğuna inanan biriyim. 
Hakkında hiçbir delil bulunmayan çoğu mağdurun, sudan sebeplerle ve hatta haksız yere içeride tutulduğuna şahit olmuşluğum var. Hatta bazı masum ve mağdur kişilerin dosyalarını alıp ilgili kişilere götürmüşlüğüm de var. 
Ama maalesef ve maalesef sonuç yok!
Sorunun daha iyi anlaşılabilmesi için, bana gelen ve nice zamandır takip ettiğim bir dosya üzerinden örnek vereyim.
Ankara'da gerçekleştirilen "Mahrem İmamlar" operasyonunda gözaltına alınıp tutuklanan Hakan T., yaklaşık bir yıldır hapiste yatıyor. Gerekçe, ele geçirilen flash diskte adının geçmesi. 
Savcılığın hazırladığı iddianameye baktım. Hakan T.'nin, ele geçirilen flash diskte "C" statüsünde olduğu yazıyor. 
İsminin karşısında, "İrtibat kurulamayan" diye yazılmış. Dikkat buyurunuz "irtibat kurulmayan" değil "kurulamayan."
Yani FETÖ'nün bizzat kendisi "Bu adam bizimle alakasını kesmiş, irtibat kuramıyoruz" diye not düşmüş.
İddianamede FETÖ ile bağlantısı olduğuna dair iğnenin ucu kadar bir delil dahi yok. Öyle ki Hakan T.'nin tutuklanmasını isteyen, hakkında iddianame hazırlayan savcı bile "Hakkında en ufak bir delil bulamadık. Tahliyesine karar verilsin" yönünde mütalaada bulunuyor.
Ancak mahkeme hâkimi “olmayan delillerin incelenmesi için” duruşmayı 29 Mart tarihine erteleyip, şahsın tutukluluğunun devamına karar veriyor.
Avukatları hem ilgili mahkemeye hem de bir üst mahkemeye itiraz dilekçesi veriyor.
Bir değil, iki kez üst üste itirazda bulunuyor. Her iki mahkemeden çıkan karar ne oluyor dersiniz?
“Hakkında kuvvetli suç delili bulunduğuna kanaat getirildiği için, Cumhuriyet Savcısı’nın talebine uygun olarak tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.”
İnsan okurken “nasıl yani ya!” diyor değil mi?
Savcı “Hakkında suç sayılabilecek bir delil bulamadık” diyor. Mahkeme “Çok güçlü suç delilleri var” diye karar veriyor!
Savcı “Tutuksuz yargılanmasına” diye görüş bildiriyor. Her iki mahkeme “Savcının talebi doğrultusunda tutukluluğunun devamına” diyor!
Belli ki dosyanın kapağı açılmamış, savcının kararının ne olduğuna dahi bakılmamış!
Soruyorum…
Bu durum da adaletsizliğe bir örnek değil mi?
Buna benzer onlarca sıkıntılı dosya var. Aylardır yazıyorum. “Bu tür kararlar yüzünden içeride yatan masumlar ve mağdurlar var” diyorum. Bunların çoğu AK Parti’ye oy veren, Erdoğan’a ölümüne destek veren insanlar.
Darbe; Erdoğan’ı, AK Parti’yi ve AK Parti’nin seçmenini hedef aldığına göre ve içeride olanların büyük çoğunluğu AK Parti seçmeninden oluştuğuna göre, ortada tuhaf bir durum var demektir.
Adalette bazı şeyler yanlış gidiyor demektir. Bu yanlışların ivedilikle çözülmesi gerekiyor demektir.
Ve hazır yeri gelmişken şunu da söyleyeyim. 
Adaletsizlik sadece yargıda yaşanmıyor. Bazı kurumlar ve o kurumları temsil eden yöneticiler hak ve adalet konusunda vicdanları sızlatacak şeyler yapıyor.
Örnek; taşeron yasası…
Pek çok belediye ve kurum “Bize fazlasıyla yük olacaklar” düşüncesiyle, yasa gereği kadro vermek zorunda oldukları personeli işten çıkarıyor.
Kimileri, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın “Bu tür şeyler olmayacak” açıklamasına rağmen “Senin adli kaydın varmış” gerekçesiyle yasaları çiğniyor ve bu durumdaki kişileri kadroya almıyor.
Bu da bir başka adaletsizlik örneği…
Toparlayacak olursam…
Başta da söylediğim gibi, birilerinin “bu ülkede adalet yok” yaygaralarına fazla aldırış etmemek gerek. Hepimiz biliyoruz ki başta FETÖ mensupları olmak üzere içeride yatanların büyük çoğunluğu aldıkları cezayı misliyle hak ediyor.
Ancak, içeride bir tek masum insan olsa dahi, ülkede bir tek kişi haksızlığa uğrasa dahi bizim yapmamız gereken şey, onun hakkı için mücadele etmektir.
Bu bizim insanlığımızın ve inancımızın gereğidir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.