Peki bu hakaretlere ne diyeceğiz?

A -
A +
 
 
Sosyal medya hesabından paylaştığı videoda Atatürk'e iğrenç ötesi sözlerle hakaret eden Safiye İnci yaptıklarının hesabını veriyor.
Bu yazıyı yazdığım saatlerde tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi ama sonucu ne olur bilemiyorum.
Safiye İnci gerçek bir muhafazakâr mıdır yoksa muhafazakâr kılığına bürünmüş bir provokatör müdür orasını bilemem. 
Umarım tutuklanır ve cezasını en ağır şekilde çeker. Ancak benim üzerinde durmak istediğim mesele başka…
Şunu tüm samimiyetimle söylemek isterim ki Atatürk'ü hepimizin ama hepimizin ortak değeri olarak görüyorum. Şahsına yapılan hakaretleri de bu ülkenin geneline yapılmış sayıyorum.
Ancak şu soruyu sormadan da edemiyorum:
Kanunlarımız neden sadece Atatürk'e hakareti suç sayıyor? Atatürk hepimizin ortak değeri ama tek ortak değerimiz değil neticede...
Konuyu hiç uzatmadan en kestirme şekilde anlatayım.
Şu ülkede kimi zaman birileri ortalık yerde Allah'a, Peygamber'e ve mukaddes olan her şeye yakası açılmamış küfürler hakaretler savuruyor. 
Peygamberlere -buraya yazmaktan hayâ ettiğim- iftiraları atan, okunan ezanlara küfürle karşılık veren, dinî değerleri aşağılayan pek çok aşağılık tip, yıllardır aynı provokatörlüğü yapıp duruyor ama kimse onların kılına dahi dokunmuyor.  
Neden?
Neden kimse bunların hesabını sormuyor ya da soramıyor. Ya da neden bunların hesabı sorulduğunda belli bir kesim bu meseleyi ifade özgürlüğü kılıfına büründürmeye çalışıyor. 
Bir başka mesele...
Toplumun kahir ekseriyeti, Osmanlı padişahlarını "Ecdat" olarak görüyor. Türkiye'yi ise Osmanlı'nın bakiyesi olarak değerlendiriyor. 
Lakin geniş bir kesim Osmanlı'ya ve Osmanlı Padişahlarına küfür ve hakaretler savurarak toplumu provoke etmek için çabalayıp duruyor. 
Bu provokasyonu yapanlar öyle sokak serserileri, Twitter ergenleri falan da değil...
Bunların içinde siyasetçiler var, bürokratlar var, sanatçılar ve yazarlar var. 90 yıldır bu ülkede Abdülhamid'e edilmedik hakaret kalmadı. Yavuz Sultan Selim'e edilmedik küfür bırakılmadı. Kanuni Sultan Süleyman'a "Aptal", Fatih Sultan Mehmed'e "Eşcinsel" diyen yazarlar çıktı. 
Bu hakaretlerini öyle kuytu köşelerde değil, televizyon programlarında ağızlarından salyalar akıtarak yaptılar.
Onlara da kimse dokunmadı, dokunmuyor.
Gelelim bugüne...
Seversiniz ya da sevmezsiniz orası ayrı mesele. Ancak bugün bu ülkede Erdoğan'a en ağır, en galiz küfürler savruluyor. Açın sosyal medyayı ve "Erdoğan'a küfürler" diye bir arama yapın lütfen...
Sizi, Erdoğan'ın annesinden tutun da eşine, kızına ve yedi sülalesine edilen küfürler karşılayacak! Sadece sosyal medya değil. Üniversite öğrencileri Erdoğan'ı çeşitli hayvanlara benzeten pankartlarla yürüyor artık...
Birileri utanmadan bu alçaklığa mizah diyor, dava açan Erdoğan'ı yadırgıyor. Atatürk'e hakaret dava konusu olunca iyi de Erdoğan'a küfür ve hakaret dava konusu olunca neden birileri "Ülkede özgürlük" yok diye bağırıyor söyler misiniz?
Küfür ve hakaret suç ise herkese edilen küfrün bir bedeli olmalı. Atatürk'e edilen küfür ve hakaretin bedeli neyse, dinî değerlere ve Osmanlı Padişahlarına edilen küfrün bedeli de aynı olmalı...
O zaman, Atatürk'e hakareti suç sayan 5186 Sayılı Yasa’ya yeni eklemeler yapalım. 
Atatürk'ün yanı sıra dinî değerler, ülkenin millî, manevi değerleri ve Osmanlı Padişahlarına yapılan hakaretleri de suç kapsamına alalım. 
Bu değerlerin her birinin bizim için dokunulmaz olduğunu toplumsal mutabakatla belirleyelim. 
Yoksa Safiye İnci gibi, birbirinin değerlerine hakaret eden provotörlerin önünü alamayız...

             Bedelli askerlik

Bedelli askerlik yasasının çıkarılması gerektiğini bir yıl önce savunmuştum.
İş başındaki iktidar gerekli adımı attı. Ancak çıkan yasaya iki noktada itirazım var.
Birincisi, herkesten 15 bin lira alınması bana yanlış geliyor.
İş yeri işletip milyonlar kazanan da asgari ücretli de 15 bin lira bedel ödeyecek. Asgari ücretli bankadan kredi çekerek bu bedeli öderken, zengin olanlar çerez parası sayılacak miktarı zorlanmadan ödeyebilecek.
Bu durum hakkaniyete uygun değil. Bence gelir durumlarına göre bedel alınması gerekiyordu.
İkincisi ise 28 günlük mecburi eğitim…
Yani bunun devlete ve askere alınacaklara katkısı olsa, hepimiz tamam diyelim. Ancak bırakın katkıyı, ülke bütçesine de zarar, 28 gün askerlik yapacaklara da zarar.
Sayın Devlet Bahçeli’nin dediği gibi…
28 günde “Yaylalar” türküsünü bile ezberleyemeyecekler. Bence bu zorunlu 28 gün şartının kaldırılmasında fayda var…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.