Bu nasıl yalan Vekil Bey?

A -
A +
Geçtiğimiz kasım ayının 19’unda “FETÖ’cüler nasıl tespit ediliyor?" başlığıyla bir yazı yazmış, Olağanüstü Hal İşlemleri Komisyonu’nun çalışma düzeninden bahsetmiştim.
Komisyon Başkanı Sayın Salih Tanrıkulu’nun refakatinde komisyonun merkez binasında dolaşmış ve dosyaların karara nasıl bağlandığını, FETÖ’cü hainlerin tespiti noktasında hangi kriterlere dikkat edildiğini tek tek anlatmıştım.
Okuma şansı bulamayan ve o kriterlerin ne olduğunu merak edenler, arşivde duran yazıyı bulup gözden geçirebilir.
OHAL İşlemleri Komisyonu’nu hedef hâline getirmek için pusuda bekleyen belli bir kesim, o yazım üzerinden inanılmaz yalanlara başvurmaya başladı.
Hiç kullanmadığım, hiç yazmadığım sözler üzerinden yaptılar bunu. Üşenmedim, onların yalan söylediğini tekrar yazmak zorunda kaldım.
Ben yazmaktan yoruldum ama onlar yalan söylemekten yorulmadı.
Önceki gün tesadüfen gözüme ilişti.
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, terör örgütü PKK’ya yakınlığıyla bilinen bir internet sitesine açıklamalarda bulunmuş. Daha doğrusu yalanlarını bir gazeteci üzerinden daha büyük kesimlere ulaştırmaya çalışmış.
Diyor ki:
“İnanılmaz hukuk dışı kararlar veriyorlar. Mahkemelerin takipsizlik ve beraat kararı verdiği kişiler hakkında ret kararı veriyorlar. Böylesine skandal bir durum var. Kabul veya ret kriterlerinin hukukla alakası yok. Kabul ettiğini niye bilmiyorsunuz? Çünkü aynı kabul kriterlerine sahip başka dosyalara ret verebiliyor.”
Yalan söylüyor!
Ben OHAL işlemleri Komisyonu’nda önüme konulan dosyalarda hukuk dışı bir şey görmedim. Aksine, şüphelilerin FETÖ ile ilişkilerinin onlarca başlık altında ayrı ayrı somut delillere dayandırıldığını gördüm.
Daha önce bir örneğini vermiştim, tekrar vereyim:
Şüphelinin Bank Asya'ya para yatırdığı dosyada görülüyor. "O dönemde FETÖ'den bağımsız Bank Asya'ya para yatırmış biri olamaz mı? Yani o dönemde bu bankaya para yatıran herkes suçlu mu?" diye sorabilirsiniz. 
Ekran üzerinden cevabı veriliyor.
Fetullah Gülen 14 Eylül'de "Bank Asya'ya para yatırın" diye talimat vermiş. Bu kişi de 14 Eylül'de Halk Bank'a müracaat ederek 20 milyon kredi çekmiş. O parayı da aynı gün ya da bir sonraki gün getirip Bank Asya'ya yatırmış!
"Bir tesadüf olamaz mı?" sorusuna Başkan Salih Tanrıkulu "Tabii ki olabilir. Zaten bunu kesinleştirmeden karar verilemez" cevabını veriyor ve şüphelinin Bank Asya'ya yatırdığı paranın dekontunu gösteriyor. 
EFT yapan FETÖ'cü, dekontun açıklama bölümüne "Fetullah Gülen Hocaefendi'ye ve Bank Asya'ya destek" diye yazmış. Yani kendi eliyle "Ben bir FETÖ'cüyüm" diye not düşmüş devlet kayıtlarına...
Bir başkası, Digitürk üyeliğini iptal ederken, müşteri temsilcisiyle yaptığı konuşma sırasında, “Siz Samanyolu televizyonunu platformunuzdan çıkardığınız için üyeliğimi iptal ediyorum” diyor.
Hem mahkeme hem de OHAL İşlemleri Komisyonu bu kişinin başvurusuna ret cevabı vermiş.
Bu mu hukuk dışı karar?
Kaldı ki OHAL İşlemleri Komisyonu, davası sona eren zanlılarla ilgili dosyaları bizzat mahkemeden istiyor ve üzerinde çalışma yapıyor. Yani paralel bir mahkeme gibi değil, mahkeme ile aynı yönde ilerliyor.
Gergerlioğlu açıklamasının bir başka bölümünde hem Başkan Salih Tanrıkulu’na hem de bana aynı anda iftira atıyor.
“OHAL Komisyonu son zamanlarda havuz medyasından sipariş haber yaptırmak üzere gazeteciler çağırıyor. O açıklamalarda ilginç bir ifade kullandılar. Komisyon incelediği dosyalardan yüzde 3 göreve iade kararı çıkarmıştı. Baskılar sonucu bunu yüzde 7,5’e çıkardılar. Ve başkan son bir gazeteciye verdiği demeçte ‘Bu dosyaları bitirdiğimizde yüzde 15 kabul olacak’ dedi. Dosyalar bitmeden yüzdeyi açıklayan bir başkan ve bunları normal sözlermiş gibi yansıtan bir medya var karşımızda.”
Komisyon Başkanı havuz medyasına sipariş haberler yaptırıyor sözlerine ne diyeyim bilemedim. Beyefendi ve partisi PKK’lı teröristlerin ve Kandil’in siparişlerini yerine getirdiği için herhâlde bizi kendisiyle veya kendisi gibilerle karıştırıyor.
Burasına çok takılmıyorum ancak söylediği sözlerin tamamı yalan. Ne Salih Tanrıkulu böyle bir şey söyledi ne de ben yazdım. İspatı, o tarihte yazdığım yazıdır. Bakalım ne demişim:
“Komisyon yüzde 7'yi aşan 'Göreve iade' kararı almış. Bu rakamın yüzde 15 civarına yükselmesi öngörülüyor. Bu da ortalama 16 bin kişinin göreve iade edileceği anlamına geliyor.”
Allah aşkına…
Siz bu satırları okurken, Salih Tanrıkulu’nun ağzından “Bu dosyaları bitirdiğimizde yüzde 15 kabul olacak” şeklinde bir cümle kurduğunu görüyor musunuz?
Hayır!
Tanrıkulu’nun kurduğu böyle bir cümle yok. Yazılanlar, benim yüzdelik oranlar üzerinden vardığım bir öngörü, bir ihtimal… Eğer Tanrıkulu bu öngörüde bulunmuş olsaydı, onun sözlerini de tırnak içine alır öyle aktarırdım.
Anlaşılan, HDP milletvekili “Olabilme ihtimali” ve “öngörü”nün ne anlama geldiğini bilmiyor.
Şöyle bir örnek vereyim.
Uluslararası derecelendirme kuruluşları her dönemde Türkiye’nin yüzde 2 büyüyeceğini öngördüklerini söyler. Hatta AK Parti’nin kurmayları da bunun biraz üstünde bir büyüme oranı olabileceğini söyler. Ancak Türkiye her dönemde bu öngörü ve ihtimalin üzerinde büyür. Bu dönemde yüzde 5 büyüme öngörülüyordu ama ekonomik kriz nedeniyle büyüme yüzde 2 seviyelerinde kaldı.
OHAL İşlemleri Komisyonu’na dönecek olursak…
Komisyon, ele aldığı dosyalardan ret ve kabul oylarının oranlarını hesaplıyor ve tüm başvurular incelendiğinde ortaya çıkacak tahmini bir rakamdan bahsediyor.
Bunu anlamamak için ya geri zekâlı ya da yalancı olmak gerekiyor. Gergerlioğlu hangisi olduğuna kendisi karar versin artık!
Ha bu arada…
Vekil, gazeteciye verdiği söyleşide Komisyon Başkanı Salih Tanrıkulu için, “Ben randevu istiyorum ama vermiyor. Benden kaçıyor ama fazla kaçamayacak” diye kendi kendini fiştekliyor.
Yahu yok, inan senden kaçan yok!
Yazdığım yazıda “Dileyen tüm STK’lar, gazeteciler ve milletvekilleri gidip Komisyonun çalışmalarını yerinde inceleyebilir” demiştim. Bu çağrımdan sonra yüzlerce gazeteci ve siyasetçi randevu aldı.
Yani komisyon randevuları sıraya koyuyor, sırası gelenle görüşüyor. Sıran gelince ve yalan söylemekten vazgeçip uslu biri olursan seni de çağıracaklar.
Rahat ol Sayın Vekil!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.