AK Parti’nin içindeki AKP’liler!

A -
A +
Ekranlarda dönen bir reklam vardı hani. Adam perişan şekilde eve geliyor. Üzerindeki tişörtte kan izi var, çikolata izi var, at nalı izi var, kamyon lastiği izi var. Kendisini gören karısı şöyle bir bakıyor, "Hımm bir zorlu leke ama benim deterjanımla bunları söküp atmak çok kolay" diyor. 
"Yahu, sana ne oldu, sen nasıl bir şey yaşadın. Başına bunlar nasıl geldi" diye bir sor değil mi?
AK Parti içinde son iki üç gündür yaşananlar da buna benziyor.
20 yaşında AK Partili belediyeye kapağı atmış Kürşat Ayvatoğlu isimli biri kısa sürede voleyi vurmuş! 7 yılda hem şirket sahibi olmuş hem de milyonluk arabaları oyuncak gibi satın alıp ardı ardına dizmiş. Önüne gelen her ihaleden kâr payı alıp paraları cebe indirmiş.
Sonra şıp diye partinin genel merkezinde işe alınmış ve kim bilir orada hangi haltları yemiş.
Sonra Allah'ın adaleti işte!
Bir araçta kokain kullanırken kendi arkadaşlarının çektiği görüntüler sayesinde yakayı ele vermiş. İçimizden birileri, bütün bunları âdeta görmezden gelip "Hımm kokain mi kullanıyormuş" diyor. 
Yahu kullanıyorsa kullanıyor bu suçun şahsiliği ilkesi çerçevesinde tartışılacak bir konu. 
Bir önceki yazıda da dile getirdim.
AK Parti bu tür pislikleri yakaladığı anda partiden defetme veya adalete teslim etme noktasında kusursuz güzellikte işler yapıyor. Kürşat Ayvatoğlu meselesinde de aynısını yaparak tebrik ve teşekkürü hak etti parti yönetimi...
Tamam ama bu yeterli mi?
Bu tıfıl çocuk 20'li yaşlarda bu kadar parayı nasıl kazandı? Kendisine kimler yol verdi de bu pis işler için kullandı? Kürşat Ayvatoğlu bu kadar zenginleşirken, kendisine bu işleri yaptıranlar acaba ne kadar zenginleşti?
Bunları sormak, bunların hesabını görmek gerekmiyor mu?
Zaman zaman AK Parti içinden birilerinin "milletin adamlarını" değil de "kendi adamlarını" göreve getirdiğini ve bunun partiye büyük zararlar verdiğini söyleyip duruyorum.
AK Parti içine sokuşturulan bu kişilerin partinin koridorlarında AK Parti'ye ve Erdoğan'a küfretmeye devam ettiğini ve fakat servetine servet kattığını benim gibi pek çok kişi biliyor. 
Örnek istiyorsanız birkaç tanesini söyleyeyim.
Cumhuriyet mitinglerinde "Ordu göreve" pankartı taşıyanlar şu anda partinin içinde. Gezi olaylarında Erdoğan'a küfredenler şu anda partinin bilmem hangi belediyesinde para işlerinden sorumlu...
FETÖ'cü Emre Uslu'ya hem de çok yakın zamanda "Erdoğan'ı bu ülkenin başına siz bela ettiniz Emre Abi" diyenler şu anda partinin bilmem hangi teşkilatının başkanı...
Bunlar birileri tarafından özellikle AK Parti'nin içine sokuluyor. Kimse bu kişilere kimlerin referans olduğunu merak etmiyor, araştırmıyor.
Erdoğan ismi geçtiğinde, "Allah benim ömrümü onun ömrüne katsın" diyenler, Tayyip ismini duyduğunda gözleri sevinç ve heyecanla dolanlar bu durumu acı, keder ve çaresizlik içinde izliyor.
Sonra olaylar patlak verince olan AK Parti'ye ve Erdoğan'a oluyor.
Beni bilirsiniz, lafı dolandırmayı seven biri değilim. Bir kez daha olanı olduğu gibi söyleyeceğim.
Kürşat isimli pudracı hakkındaki iddialar yenilir yutulur gibi değil. Kastamonu'dan kiminle konuşsam eski belediye başkanı Tahsin Babaş'ı sorumlu olarak gösteriyor.
Hemen herkes Tahsin Babaş'ın verdiği inşaat ruhsatlarından, eski il başkanının ihalelerinden ve şehirdeki usulsüzlüklerden bahsediyor ve "AK Parti burada nasıl kaybetti sanıyorsunuz? İşte bunlar yüzünden" diyor. Daha acısını söyleyeyim.
Kürşat Ayvatoğlu ile ilgili daha önce belediye başkanına pek çok kez uyarı gitmiş. Bölgenin hatırı sayılır insanları ve eski milletvekilleri Ayvatoğlu'nu şikâyet edip, "Bu çocuk pis işlerin içinde yer alıyor. Gerekeni yapmazsan hem dava hem parti zarar görecek" diye uyarıda bulunmuş ama Tahsin Babaş bu uyarılara aldırış etmemiş.
AK Parti'ye düşen Kastamonu'da dile getirilen bu iddiaların peşine düşmektir.
"Senin Kastamonu ile ilgili bildiğin bir şey var mı?" diyecek olanlara sadece bir örnek vereyim. 
Merkezi Ankara'da bulunan bir şirket, Kastamonu Stadyumu'nun karşısında bir bina yapmak için ruhsat başvurusu yapıyor. Dönemin Belediye Başkanı Tahsin Babaş "15 kat" ruhsatı veriyor. 
Bölge milletvekilleri kendisini uyarıyor ama yine aldırış etmiyor. 
Seçim öncesi kente gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan bu binayı görüyor ve Tahsin Babaş'a "Buraya kaç kat ruhsatı verdiniz?" diye soruyor. Tahsin Babaş 15 kat ruhsatı verdiğini gizleyerek "9 kat ruhsatı verdik" diyor!
Erdoğan bu cevaba çok kızıyor ve "Biz yatay mimariden bahsederken siz ne yapıyorsunuz? Buraya 6 kattan fazla ruhsat vermeyin" diye talimat veriyor.
Sonra ne oluyor biliyor musunuz?
Şu anda o bina 30 kat olarak şehrin içinde bir ucube gibi öylece duruyor!
Sonuç?
AK Parti, belediyenin bu tür işleri sonrası Kastamonu'yu kaybediyor!
Hiç kimse kusura bakmasın.
AK Parti'nin rakibi CHP, İYİ Parti veya bir başka parti değil. AK Parti'nin rakibi AK Parti'nin içinde olup Erdoğan'ın yanında olmayan AKP'lilerdir.
AK Parti'nin son seçimlerde neden kan kaybettiğini öğrenmek istiyorsanız dönün Kürşat Ayvatoğlu'nun yazdığı itiraf mektubuna göz atın.
"Daha fazla nüfuz sahibi olma, olduğundan farklı görünme çabasıyla gücün yanında görünme, hükûmetteki güçlü insanlarla fotoğraf vererek kendime yeni kapılar açma düşüncesi ile AK Parti'ye kapağı attım" diyor.
Burada sorulması gereken iki soru var:
AK Parti içinde bunlardan kaç tane var?
Ve bunlara kimler referans oldu?..
Bu iki sorunun peşine düşüldüğü ve bu işte parmağı olanlar ortaya çıkarıldığı gün AK Parti eski hüviyetine kavuşmuş olacak.
Yoksa hem partiye hem de davaya çok ama çok yazık olacak!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.