Hayallerin gerçeklerle işi olmaz...

A -
A +

''Ligi bir yana bıraktım tüm pörsümüşlüğüyle ve Avrupa maceramıza takılıp kaldım. Görünen o ki, iki veya üç takımla biz nisanı bulabileceğiz. Sonrası yarı final ve mayısta Avrupa’da oynuyor olmak. Hayal mi; değil...''

 

Takımlarımızı tek tek ve ilk maçlarından yola çıkarak ben de kendi çapımda bir analize tabi tutmak istiyorum...
İki takımımız ucundan bir şeyler yakalamış gibi görünüyor ama Beşiktaş tam ortasından kavramış durumda bir sonraki turu.
Hayallerimize gerçek döşeyelim şimdi...
FENERBAHÇE 
Lens’i kapattığında yarısı gidiyor takımın. Sow kenara atıldığında ortasını Emenike de, Fernandao da taşıyacak kapasitede değil, Van Persie ise asla o güçte değil...
Fenerbahçe oyununu ‘top kapmaca’ üzerine kurduğunda bir yere kadar başarıyor ama o zaman da ‘top kullanmaca’ tarafından eksi veriyor.
İkisini birden yapamıyor...
Rakibini, kendisinde olan topu kapmaca oyununa çekmesi gerektiğinde başarılı oluyor, ama kendisi oyunun bu tarafını bir türlü beceremiyor.
Ayrıca; her türlü olumsuzluk durumunda oyuncularının kalitesini ve tavırlarını onları medyanın önüne atarak tartışmak gibi bir huyu var ki, bu da şu anki durumun fotoğrafını oluşturuyor.
‘Niye üç aydır maç görmemiş Emenike’ sorusuna verebileceği bir cevabı olmadığı için ‘oyuncuların kafaları maçta değildi’ gibi sadece kendisinin halledebileceği ve bunun için para aldığı işinin sorumluluğunu üstünden atıveriyor.
Engin tecrübesini maç sonu açıklamalarında görüyoruz ama takım oluşturmakta ve oynatmakta göremiyoruz...
Bütün bu olumsuzluklara rağmen yine de tur Fenerbahçe’nindir…
BEŞİKTAŞ
Ezberi güçlü bir takımın notu kıt bir hoca önderliğinde çıkardığı iş küçümsenecek bir başarı değildir…
Vitrine her maçta rakiplerinden daha değerli ürünler koyan bir takım var elimizde ve oyun olarak da hız-coşku-beceri gibi bir üstünlüğü mevcut.
İç sahanın desibeli bile turu alır gider...
Yan toplara hiç gelmeyen Kjaer’e karşılık dört kez rakip kale sahasını görebilen bir Marcelo gerçeği bile ne demek istediğimi çok kolay açıklayabilir...
Oyuncu grubunun hocanın adaletine olan inancı yüzlerinden okunabiliyor…
Oynarken eğlenebiliyorlar, birinin sorunu hepsinin sorunu olabiliyor ve içlerinden birinin hakkını hep birlikte arayabiliyorlar...
Bu bile onları çok farklı kılıyor ve zaten İsrail ekibinin fişini daha orada çekmeyi başardılar…
Onlar gelecek cuma günü çekilecek kurayı beklemeye başlayabilirler...
OSMANLISPOR 
İnanılmazı kovalıyorlar, imkânsızın peşine düştüler.
Aldıkları her sonuç ‘beklenmedik’ diye etiketleniyor, geçtikleri her kademe ‘artık burası son noktadır’ diye damgalanıyor ama onlar bildikleri yolda yürüyorlar…
Karaiskaki Stadı’ndan yenilmeden dönmek kolay iş değildir...
Umalım ki Olimpiakos küçümsemiş olsun, zamanında biz de çok ‘rahat eleriz’ takımlarına elenmedik mi?
Yine de rakibinin aklı başına gelmiştir diyelim ve çekinerek duralım rövanşta...
İyi kaleci, doğru omurga, uçan birkaç adam ve birbiriyle örtüşen oyuncu sayısının fazlalığına bir de Mustafa Reşit Akçay faktörünü ekleyin...
Turu atlamamak için hiçbir sebep yok ama hâlâ daha turun tam ortada bir yerde durduğuna inanıyorum…

POST-İT

Tas… Hamam... Tellak… 

Galatasaray’da tas aynı tas...
Hamam da aynı yerde duruyor...
Ama tellak değişti...
Bir güzel kese attı ve kirleri dışarı çıkarmaya başladı. En azından elindeki malzeme ile orantılı oyuncu değişikleri denedi ve bunları da zamanında yaptı...
48 saatte bundan fazlasını beklemek fazla iyimserlik olurdu...
Belli ki bir şeyler değişecek ama geç kalan teknik adam değil, büyük ihtimalle yönetim olacak…
Biraz zamana ihtiyacı var ama o da Galatasaray’da olmayan tek şey...

 

S-ÖZ:

Dünyada, kendi hakkında konuşulmasından daha kötü bir tek şey vardır; o da kendi hakkında hiç konuşulmaması..            OSCAR WILDE

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.