Edepli derbi de mümkünmüş...

A -
A +

Futbolumuzun ortalama kalitesinin biraz üstüne çıkan, birbirini bozmaktan çok rakibinden daha iyi oynamaya çalışan iki takımın ‘edepli’ maçında Beşiktaş adeta ligi ‘şavulladı’ gitti. Ben; zaman zaman satranç kıvamındaki oyundan tatmin oldum...

 

Hafta sonu oturdum Villareal-Real Madrid maçını seyrettim.
Bir gün önce de Barcelona maçının geri dönüş hikâyesini yaşamıştım…
Kendime kötülük ettim ve bir kere daha anladım ki onlar haftada bir veya iki defa ‘futbol oynuyorlar’, bizler ise hafta sonları toplanıp ‘maç ediyoruz...’
İki muhteşem geri dönüş hikâyesi, iki sonucu kabullenmeme ve tekme tokat yerine daha iyi oynamaya çalışıp daha çok koşarak maçı çevirme çabalarına şahit oldum...
Elindeki galibiyeti kaçıranların ne bir yöneticisini ne de hocasının hakemden yakınışını görebildim maçların sonrasında...
Bizim zirvedekilerin yani Başakşehir ve Fenerbahçe’nin deplasman maçlarında bizi nasıl ‘kandırdıklarını’ gördüm...
Koskoca bir Hollandalı hocanın ‘bizimkiler yürüdü ama iyi mücadele ettiler’ minvalli yorumuna şahit oldum...
Az bi şey utandım...
Biraz top oynamayı becerdiği dönemde şampiyonlukların yanına bir de Avrupa’dan kupalar koymayı başarmıştı Galatasaray...
Bir ara Aykut Kocaman ile buna çok yaklaşmıştı Fenerbahçe…
Şu sıralar ligin top düzeyinin üstünde görünen Beşiktaş, Avrupa’ya merdiven dayamayı başarmış durumda...
Gerisi nafile çabalarda...
Aya gittiğinde ilk deneyeceği şey ‘mangal yapmak’ olacak olan bir kitlenin, futbol algısı nasıl oralardan daha farklı olabilir ki?..
“Yerinde sayanlar yürüyenlerden daha çok gürültü çıkarır” noktasındayız artık...
DERBİNİN KIVAMI... 
Galatasaray-Beşiktaş derbisine gelirsek, genele oranla futbolun kokusu hissedildi…
Sneijder’e boş alan bırakmamak titizliği, takım halinde gidip gelmek becerisi Beşiktaş’ın ligin en hızlı oynayabilen takımı olma özelliğine eklediği başarılı hasletlerdi…
Quaresma’nın orta yapma yollarının tıkanması, Babel’e alan bırakılmaması da Galatasaray’ın geçmiş kötü alışkanlıklarının çok üzerindeki doğrularıydı...
Pozisyon vermedi diyebilirim Galatasaray için. İki Talisca ve Oğuzhan marka sallama şut dışında Muslera yere bile yatma gereği hissetmedi...
Buna karşılık ev sahibi üç defa golün dibine kadar geldi ama topun seçenekleri Galatasaray’dan yana olmadı hiç...
İki penaltı verilmedi...
Önceki verilse maç bir başka maç olabilir miydi?..
Ona da Bülent Yıldırım izin vermedi...
Her şeye rağmen içinde futbolun bütün dokularını barındıran ve birbirine saygılı iki takımın maçını izledik ve dedik ki; böyle de derbi oynanabiliyormuş...

Yenisine bakalım...
Biraz iddialı gibi gelebilir ama Beşiktaş’ı ve hemen arkasındaki Başakşehir’i arkadan gelenlerin yakalama ihtimali pek yok gibi...
Düz mantık da diyor ki; Başakşehir’in Beşiktaş’ı yakalama ihtimali pek yok gibi...
Bu iki ‘gibi’ durumundan Beşiktaş’ın üst üste ikinci şampiyonluğuna hazırlanmak gerekiyor.
Mücadele kim üçüncü olur, ve biri acaba Başakşehir’i yakalar mı; sorularına cevap aramakla geçecektir...

POST-İT

Lig bitti mi? 

Buna inanan televizyon ve spor gazeteleri; yani bütün spor medyası ligin gazının kaçtığı konusunda söylenmeye başladı bile...
Kötü yayınlara reklam alabilsinler diye birilerini paçasından çekmeye ve ligin yarışına ‘ayar’ vermeye o kadar alışmışlardı ki; şimdi çaresizlikten kıvranıyorlar...

S-ÖZ: Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar, kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar.
Büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar.            John Steinbeck

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.