‘En kötü benim’ yarışı…

A -
A +

Büyüklerden biri almış başını gidiyor, bir dördüncüsü toparlanıp yarışa ortak olmaya çalışıyor. Araya sıkışmış bir ‘orta boy’ takımımız ise ‘battal boyların’ arasında hayatta kalmaya çalışıyor. Diğer iki büyüğü ise ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim…

 

Galatasaray ile Fenerbahçe yarışı ‘negatif’ bir yarışa dönüştürdüler ve yine kendi aralarında yarışıyorlar.
Bunun adı ‘ben daha kötü ve başarısızım’ yarışıdır.
Bu iki takım ne şekilde ve ne durumda yarışırsa yarışsın yine de her türlü ilginin odağı olmayı başarır…
Şimdi ikisi de yeniliyor ve tel tel dökülüyorlar ama dikkatlerin ve yorumların başköşesinde dolaşmaya devam ediyorlar…
Galatasaray ve Fenerbahçe’nin genleriyle fena halde oynandı...
Her iki camia da ‘eski’ takımlarını ve anlayışı geri istiyorlar. Birinin başkanı takımın içinde, diğeri ise takımın tamamen dışında...
İkisi de yenilebilirdi...
Ama böyle yenilmezlerdi...
Seyircinin küsüp gelmemesi, havaalanı ile tesise gelip birkaç söz söyleme isteği hep bundan dolayıdır...
“Yenilebilirsiniz ama böyle yenilemezsiniz” demenin protesto dilinde şekil bulması halidir oluşan durumlar...
Bir diğeri olan Başakşehir, kadroyu takviye edeceğim diyerek ezberini bozmuş, gerisi muhteşem anlayışını ilerisi berbat bir duruma sürükleyerek diğer yarışan ‘kötülere’ umut verip ekmeklerine yağ sürmüştür...
En önde olanı ise ‘ha bire oyundan atılan’ bir yetenek nedeniyle boynunu bükmüş ve yüzünü yere düşürmüştür. Bir mücevher gibi duran ‘Avrupa Kupası’ umuduna yatıp kalkıp dua etsinler. En önde olmanın dayanılmaz yalnızlığını ‘en kötü benim’ yarışına giren diğer adaylara borçlu olduklarını da unutmamalılar...

ABOUBAKAR!..
Hala anlayamadık ‘et mi balık mı?..’
‘Deve mi kuş mu?..’
Onu alıp ligde takıma doğrudan koyması benim de tasvip ettiğim bir durumdu...
Ama adam kontak yapıyor ve kısa devresi mevcut...
‘Defolup gitsin’ ile ‘adamı kazanıp kullanalım’ arasında bir yerlere sürükledi spor yorumcularını tam ortadan ikiye böldü...
‘Kafa koparmak’ ile ‘omuzlara almak’ o kadar yakın ki birbirine, şaşırmamak mümkün değil…
Şenol Güneş gibi ‘Hababam Sınıfı’na dönmüş Türk futbolunun Mahmut Hocası’ bir öğretmen teknik adamı bile ne kadar zor durumlarda bıraktığını artık kabullenme zamanı gelmiştir…
3-5 dakika süre bulabilen ve bulduğunda da boynunu eğmeden oynayıp üstelik muhteşem katkılarda bulunan Cenk Tosun ile aynı sınıfta yan yana oturduklarını kabullenemeyenlerdenim…
Ona Mevlana’nın bir sözüyle şöyle seslenmek istiyorum:
“Kusur arıyorsan bütün aynalar senindir Aboubakar...”

POST-İT

YÖNETİM!

Galatasaray genlerindeki özelliklerin tümünü kaybetmiş gibi…
Savunamıyor ve hücum edemiyor...
En kolayı İgor Tudor’u suçlamak ise zor olanı seçmeli Galatasaray ve ‘kadro yapılanması’ ile bunu hatalı yapan ‘yönetim yapılanması’ sorgulamalarına başlamalıdır...
Hem de bir an önce...
Riva ve Florya gitti, oyuncular bozuk ve artık bakımı aksatılan zeminlerde oyunu geliştirme çalışmaları yapmak zorundalar ve bunu hiç umursamayan bir yönetim anlayışı görülüyor ortalıkta…
Suçlular Nasuhi Sezgin ve Levent Nazifoğlu olamaz...
Ola olsa ‘kurban’ olur onlar...    

S-ÖZ: “Alabalık tutmak için, sineği feda etmelisin...”            George Herbert 
Ve…
Okunu hedeften öteye atan okçu, okunu hedefe ulaştıramayan okçudan daha başarılı değildir.      Montaigne

Kim ki biraz havaya giriyor hemen kafasını koparıyorlar! Ligin altında ve üstünde en az on takım var ve hepsi bir önceki haftayı mumla arıyorlar…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.