Vicdani kuru temizleme

A -
A +

Cumartesi gecesi Trabzon’da oynanan maç bir Türk Ligi maçıysa, pazar günü Kadıköy’de oynanan ile pazartesi gecesi Galatasaray’ın oynadığı maçlar ancak ‘Bahriye çiftetellisi” olarak adlandırılabilir.  Gecenin üstüne bir süreliğine maç seyredesim yoktu zaten...

Cumartesi gecesinin ardından bir başka maçın önüne oturmak bir futbolsevere yapılacak en büyük işkence sayılmalıdır..
O gece bizim ligimiz hakkında sarf ettiğim her türlü olumsuz sözcüğün geri alındığı ve futbol vicdanımın kuru temizlemeden tertemiz döndüğü gecedir...
Diğerleri top oynarken Trabzonspor ve Beşiktaş futbol oynamışlardır...
Bütün futbol maçı esnemelerimi unutturan, futbol vicdanımın ütülendiği bir geceydi o gece...
Seyredenin, oynayanın, yönetenin ve hatta kaybedenin bile mutlu olduğu bir futbol gecesiydi o gece…
Bitmesin istediğim maçlardan birini yaşadım o gece...
Maç biterken bile vites yükselten iki takımın maçı ve onları hiç kurcalamayan bir hakemi izlemekten büyük keyif aldım.
Dökülen tere ve verilen emeğe saygı duymayanın çarpılacağı bir futbol gecesiydi o gece…
YA SONRA...
Akhisar çıktı Fenerbahçe’nin tersine seyirci rekoru kırdığı maçta karşısına...
Top bile oynanmadı, bırakın futbolu...
Bir tarafın tamamen kişisel becerilerle ve hiçbir taktik hazırlık, oyun felsefesi sunamadan kazandığı bir keçiboynuzu yaladık...
2-1 öndeyken bu skoru korumaya çalışan bir pahalı ve büyük takımı değil, 3-1’i arayan bir takımı görmek istiyor seyirci...
O nedenle de gelmiyor...
Volkan Demirel’in vurguladığı sözcükler doğruyu ve sorunun neden kaynaklandığını işaret ediyor...
7 bin kişiye oynayan bir takımın oynayamamasından dolayı gelmeyen seyirci ile geldiği takdirde protesto edecek seyircinin alınmaması arasında bir yerde kıstırıldı kaldı Fenerbahçe…
Lens’e endeksli bir takımı niye seyretmeye gelsin ki millet...

Daha sonra...
Galatasaray’ın laboratuvar deneyleri devam ediyor ve sürekli kurcalanan kadrosu ve savunma ile orta alanın durmaksızın süren hafifliği ve bazı oyuncuların boş vermişliği artık yok olmanın vazgeçilmez yolculuğuna dönüştü...
Bu ayakları dibe vurup yüzeye çıkılmasını umut edenlere, dipteki kuma gömülüp hiç çıkılamaz duruma gelindiğinin habercisidir…
Galatasaray futbol takımı bitmiştir...
Galatasaray’ın bütün sportif branşları iflas ilanını vermiştir…
Karşısına çıkan Başakşehir takımı ise tam bir takım gibi oynamış, rakibinin analizini en sağlıklı biçimde sahaya yansıtmış, yapılacak her şeyi doğru yaparak anasının ak sütü gibi en helalinden lig ikinciliğine oturmuş ve Şampiyonlar Ligi hayali kurmaya başlamıştır…
Ne yazık ki 4-0’lık galibiyeti bir büyük takım karşısında değil, enkaza dönüşmüş bir hafriyat yığınının etrafından dolaşarak elde etmiştir...

POST-İT

Galatasaray’ın içine düştüğü girdabın en son sorumlusu İgor Tudor’dur. Onun tek yanlışı doğru olmayan bir zamanda yüklemelere kalkması ve hâlâ daha bir kadro arayışı içinde olmasıdır...
Bu takım onun takımı değildir...
Seneye bekleyip, bir onun takımını görmek gerekir...
Yapılması gereken kafa topuna zıplarmış gibi yapan, kedi patisiyle pas veren, koşmadan vurmaya çalışan oyuncu grubundan bir an önce kopmaktır...

S-ÖZ:

Mutluyken müziği dinlersiniz…
Mutsuzken sözlerini...       Anonim...
VEEE…
İyilik eden mükâfat beklediği an; 
o artık bir tefecidir... 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.