Türk sporu kudurdu!

A -
A +

Türkiye’de futbol kontrolden çıkmak üzere diyorduk, bir de baktık ki; çoktan çıkmış. Kızlar maçında başkan yumruklamadan, soyunma odasında mahkeme kurmak ve hatta saha içinde en ayıbından el kol hareketleri ile terbiyesizlik...

Türk sporu kudurdu!
Resmen kudurduk...
Bitirdiğimiz hafta sonundan önce kontrolden çıktığımızı yazacaktım ki, bir de baktım biten haftada kudurmuş gibi bir hale büründü Türk sporu...
Bütün eylemler üç önemli olay etrafında kilitleniyor ama arada gözden kaçan münferit kim bilir neler oluyordur acaba?..
Bu üç önemli olayın ‘en dehşet vericisi’ ise kızların basketbol finalinde yaşanan bir kâbus...
Oradan başlayalım...

AZİZ BEY’İN HEZEYANLARI 
Maça çağrılmamış olabilirsiniz...
Size ayrılan yer yeterli olmayabilir...
Rakip takım yöneticileri ayak ayak üstüne atmış ve bu sizin ; tıpkı ‘Alex’in huzurunuzda aynı şekilde oturup cep telefonunu kurcalaması’ gibi kanınıza dokunmuş olabilir...
Oyuncularınızı ayartmak için çabalamış da olabilirler…
Hepsi tamam...
Ammaaa...
Bunların hiçbiri rakip takım başkanının; üstelik elinizi sıkmak üzere bir elini uzatmışken, tokatlanma ile yumruklanma arasında bir darbeye maruz kalmasının izahı olamaz...
Mazereti ise asla değildir…
Şimdi ‘altmış iki yirmi iki’ işler mi?
Eğer işlerse Aziz Bey’in başkanlığı bile düşebilir...
Üstelik Fenerbahçe’de görev yapmış bir kongre üyesinin suçlanması akıllara şöyle bir durumu da getirebilir...
Mesela...
Mecnun Otyakmaz Fenerbahçe’nin menfaatlerini; Sivasspor’un menfaatlerinin önüne almazsa bir saldırı vacip olabilir mi?
Gerçekten yeter Aziz Bey...
Hakikaten yeter ama...

TUDOR-ÖZBEK-SNEİJDER 
Kasımpaşa’dan 3 yemiş bir güruh kendini gidip Florya’ya kilitlemesi gerekirken, insan içine çıkacak yüzleri yok iken, bir gün sonraki ceza idmanına karşı çıkabiliyor...
Yüzsüzlüğün daniskası…
Vurdumduymazlık...
Oynarken değil, maç bittikten sonra hatırlanan profesyonellik davranışları...
Önüne gelenin üç-beş attığı bir takıma dönmüşler de utanma ve sıkılma duyguları törpülenmişti önceleri; şimdi hak ile yeksan olmuşlar...
Başkan eğer başkansa ve Galatasaray menfaatlerini en öne koyuyorsa en kısa sürede kafaları koparmalı, hak edenlere hak ettiklerinden fazlasını uygulamalıdır...
Jong-Chedjou-Sneijder ve hatta Bruma; burasının nasıl bir yer olduğunu acilen öğrenmelidir…
Gerekirse onuncu olma pahasına, iki sezon daha Avrupa’ya gitmeme bedelini bile göze alarak; had bildirme operasyonu acilen başlamalı...
Galatasaray’ın her şeyden vazgeçebileceği; ama kutsal saydığı Ali Sami Yen değerlerinden asla vazgeçemeyeceği bu turşulara anlatılmalıdır...
Gerekirse zorla...

TALİSCA-VOLKAN 
Talisca’nın yaptığı görgüsüzlükten de öteye bir terbiyesizliktir…
Peki, Volkan Demirel’in yaptığı bir ‘beyefendilik’ sayılabilir mi?
Söylemleri ve tavırlarıyla Türkiye’deki futbolun en başarılı kalecisi ama en kötü sporcusu olduğu gerçeği değişebilir mi?..
O maç doksan artıda gol gelmese ve takımı aleyhine 0-1 bitseydi; Volkan gider miydi Talisca ile barışmaya?..
Son saniyede gelen golün mutluluğudur Volkan’ın ‘aniden ve acilen centilmen’ kılan…
Talisca bir Favela ürünüdür, varoşların çocuğudur; tıpkı Quaresma gibi...
Peki Volkan Demirel, Osmanlı torunu mu; ya da Versaille Sarayı çıkışlı mıdır?..
İkisi de okkalı cezaları hak etmişlerdir...
Hem de caydırıcı olması şartıyla...

SÖZ: “Kuşlar gibi havada uçmayı öğrendik, balık gibi denizde yüzmeyi ama hâlâ şu basit kardeş gibi yaşama sanatını öğrenemedik.”                                  
Martin Luther King Jr…

VEEE...

“Belki bir yerlerde, bir köşelerde kuş alıp salıverecek kadar yüreği yufka birkaç insan kalmıştır, kim bilir belki...”      
Yaşar Kemal…

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.