Siyah-beyaz film gibi biraz...

A -
A +

Siyah-beyaz film gibi biraz...
Eksiği de vardı, problemli oyuncusu da. Sıkıntısı çoktu ve şampiyon olmuş bir kadro yenilenmiş hâliyle oynadı ama hiç sırıtmadan ve saygıyla şampiyon oldu. Bize kutlamak ve tebrik etmek düşer…

Beşiktaş üçüncü yıldızıyla birlikte Türk futbol tarihinde yerini aldı böylece...
Tebrik ediyor ve hak ettiklerini net bir biçimde vurguluyorum...
Ligin sıralamasının da genel hak edişe uygun olarak tecelli ettiğini düşünenlerdenim…
Neden mi?..
Beşiktaş ligin en hızlı ve çabuk oynayan ve bunu oynarken de bireysel becerilerini en üst düzeyde tutan en iyi takımdı...
Ayrıca o kadar ‘haylaz adamı’ bir arada tutmayı aylardır, hatta iki yıldır bir arada tutmayı başaran ve ortak bir hedefe koşturan bir Şenol Güneşleri, yani Hababam Sınıfı’nın Kel Mahmut Hocası vardı...
Zirve onların hakkıydı ve film asla iki renkten ibaret değil hatta bize yaşattığı Avrupa hayalleriyle ‘rengârenk’ ve ‘sinemaskop’ bir gösteri tadındaydı...
Helal olsun...
Hayırlı olsun...
İkinci olan Medipol Başakşehir ise bize çok farklı bir lezzet sunarken, gençlerle tecrübeli isimlerin nasıl bir arada ortak bir hedefe koşturulacağı konusunda müthiş bir ‘rol model’ sundu...
Hep takım gibiydiler ve yaptıkları her şeyi birlikte yaptılar…
Maç çıkışındaki kavgada bile omuz omuzaydılar ve pırıltılar içindeki sezonun tek lekeli tarafı da bu birliktelikleri (!) oldu…
Yakıştılar ikinciliğe ve Şampiyonlar Ligi’ne…
Üstelik yarıştıkları rakiplerini yenerek ve hatta kupa dışına atarak büyük iş başardılar…
Tebriği fazlasıyla hak ettiler…
Üçüncü olan ise hiç beğenilmedi ve hep eleştirildi...
Orayı hak ettiklerini gösteren tek veri ise emsal rakiplerini yenmiş olmalarıdır ve onları üçüncü basamakta tutan da bu özellikleridir...
Kavga varsa hep kazandılar...
Ama sükunet varsa genelde kaybettiler...
Kaostan beslenip Avrupa’ya 15 gün geç gitme hakkını kullanacaklar…
Dördüncü takım ise çok sorunlu bir sezonu geride bırakıyor...
Yaşadıklarını bu gazetenin üç sayfasının tamamını verseler, yazmakla sığdıramam...

SON BÜKÜCÜ 
Biz ona Şenol Güneş diyoruz...
Bir tekstil atölyesi ciddiyetinde kurguladığı oyuncu grubundan en etkili oyunu ve tarihî bir başarıyı üreterek ‘tarih bükücü’ unvanını da hanesine yazdırdı…
Ortacısı ve son ütücüsü vardı ve hepsini doğru kullandı...
O gün Gaziantep’i siyah ve beyaza bürüyen onun planladığı bir kaçınılmaz sonuçtu. 
Herkeste gözyaşı vardı ve kimisi beyaz, kimisi de siyah aktı o gün...
Beyaz akan milyonlarca Beşiktaşlının, siyah akanlar ise lige veda eden ve çok zor geri geleceği kanısını uyandıran Anteplinindi…
Düğün cenaze evinde yapılmış gibi oldu...
Ayrıca; bu kadar önde ve rakip kaleye oynayan bir oyuncu grubunun koca sezonu ‘stoper özürlü’ olarak tamamlıyorsa, burada transfer yapanların hatası ama o hatalardan başarı üreten teknik adamın mükemmel bir başarısı vardır..
Vee…
O hiçbir zaman bir şeyler yolunda gitmediği zaman yolu suçlayan biri olmadı…
Eline sağlık Şenol Hoca’m…

Bir bakış açısı
Galatasaray’a bir şekilde vurmak günün modasıdır…
Buna tüm hakemler de dâhildir aylardır…
Alanya’da hatalı bir ofsayt bayrağı bir golüne mal olur, penaltısı çalınmaz ve 5 dakika sonra bir penaltı uydurulur…
Nasılsa kendiyle meşgul ve sesi çıkmıyor ya, vurun abalıya...

POST-İT
Kendisi dışında ligde oynayan diğer 17 takımın hepsini de yenebilmiş tek takım var ve o takım Beşiktaş değil; Başakşehir…
Bütün takımları en az bir kere yenmeyi başardılar ve ikinci oldular...
Bu inşaatın ‘ustabaşısı’ ve ‘’şantiye şefi’ olan Abdullah Avcı’nın hakkını da teslim edelim…

S-ÖZ:
Asalet; boyda değil soyda, incelik; belde değil dilde, doğruluk; sözde değil özde, güzellik; yüzde değil, yürekte olur.  Mevlâna

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.