Köşeli taş düz gitmez...

A -
A +

Oscar Wilde der ki; “Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını bilir ama değerini bilemez...” İnsan neden yağmuru sevdiğini söyler ama yağmur yağınca şemsiyesini açar, güneşi sevdiğini söyler ama güneş çıkınca gölgeye kaçar ve rüzgârı sevdiğini söyler ama rüzgâr çıkınca da penceresini örter. Arda’nın durumu bunlardan ibarettir...

Alırsınız köşeli taşı, fırlatırsınız bir hedefe, o sağa sola çarpar ve hedeflenen noktanın çok uzağında bir yerde durur...
ARDA TURAN bir köşeli taştır...
Çok köşelidir...
Bir köşesi yetenek, bir diğeri kısmet, bir sonraki Bayrampaşa-Barcelona yolculuğunun bir yerlerinde takılıp kalmışlık, bir başka köşesi ise kendi kendinin yaşam koçu olacak kadar eğitildiğine önce kendisinin inanması, bir köşesi güç, bir köşesi de kıstırılmışlıktır…
Rize ve Makedonya’da gazeteci saldırısına maruz kaldık...
Daha önce ‘evden aldırılırlardı’, şimdilerde direk gırtlağa sarılmalara geldik...
Bir kere; bir konunun ‘var’ olmasına değil, var olanın ‘neden yazıldığına ve söylendiğine’ sinirlenmek ve tepkiyi gırtlak sıkmaya kadar taşımak, gerçeğin dışına düşüp taca çıkmaktır…
‘Doğru ama neden yazıyorsun’ bir hesap sorma biçimi olamaz; ‘yok’ ise hesabı sorulur o da bir uçağın arka koltuklarında değil, mahkeme kapılarında olur...
Arda; kiraz ağacı sandığımız ama meyvesi armuda benzeyen görkemli bir gövdeye sahip olan bir ağaçmış meğerse…
Aşılıymış...
Hormonluymuş...
Gerçek; THY-BEKO ve diğer bazı Türk markalarının sponsor olup Arda’nın dünyanın en görkemli takımında yer alabilmesinde gizlidir...
Türkiye için fazla ama Barcelona için az olduğu gerçeğini kabul edememektendir katlanan sinir sayısı...
İspanya’da La Liga’nın tepe takımlarından birinden en tepedekine gidebilmesi futbol yeteneğini yüzdenin azına ama sponsor bağlantısının çoğuna oturtur..
Tıpkı İnamoto’nun Japon katkısı nedeniyle Türkiye’de futbol topunun peşinden koşturur gibi yapması gibi…
Bunu yazmaktan çekinenler var…
Bilal ucundan dokundurdu ve başına gelene bakın…
Oysa Arda, Fatih Terim’in hakkından geleceğini sandığında en büyük yanlışı yaptı yaşamında. Takım resminden kaçarken takım arkadaşlarının ona destek çıkacağına inandı ve şu an görülüyor ki ortada kalmıştır...
Arda’yı kazanmak uğruna neleri ve kimleri gözden çıkarmamız gerektiğini şöyle bir düşünün lütfen…
Onun yerini Ozan Tufan veya Oğuzhan Özyakup alır, Burak’ın yerini Cenk, Caner’in yerini de Köybaşı alır, Yazıcı’dan aslanlar gibi 10 numara olur, Enes soyunur, Çağlar Söyüncü mis gibi stopere monte edilir ve takım 30 yaş üstü kimliğini hâlâ oturtamamış kompleks artıklarından kurtulur...
Cengiz Ünder, Emre Mor, Enes Ünal var geride...
Arda bir değerdir ama değeri taşın köşelerinden sadece birisidir...

Nereden nereye gelmişiz...
28 Eylül 1910...
Üsküdarlı Mehmet Burhanettin Bey, namı diğer Burhan Felek ilk spor dergisini çıkarır. Ardından Refik Osman Top ‘Gol’ isimli spor dergisini matbuat âlemine katar...
O güne kadar sayfa aralarına sıkıştırılan spor haberleri 1951’de kendine sayfa bulmaya başlar ve gazete patronları spor yazabilen muhabir ve yazar istihdam etmeye başlarlar...
O gün bugündür ki, sadece spor haberi yüzünden gazete alanlar vardır...
Veee...
Gün gelir bir spor gazetecisinin uçakta gırtlağı sıkılır...
Sonra da Arda ve Terim’in kökeninde Galatasaray bulunduğu için bütün Galatasaraylı olmayanlar başlarlar didik didik edip çıtır çıtır yemeye...
Burhan Felek de yattığı yerde şöyle bir döner!

POST-İT

Demek ki neymiş?
Bu da güne uygun bir yorumun asırlar öncesinden gelmiş hali olsun...
Hani şu ‘dünya beni infaz etseniz de dönüyor ve yuvarlaktır’ diyen adamın direncinden gelmiş olsun…
“Her şeyi bilme şeklindeki bu kendini beğenmiş küstahlığın temeli; hiçbir zaman, hiçbir şeyi anlamamış olmaktan başka bir şey değildir. Bir kerecik bile olsa, tek bir şeyi tam olarak anlama deneyimi olan ve bilginin nasıl elde edildiğini gerçekten duyumsamış olan bir kimse, kendisinin hiç anlamadığı, sonsuz sayıda başka hakikatlerin de var olduğunu fark eder...”                 Galileo Galilei

S-ÖZ: “İnsanoğlu hayatta o kadar acı çeker ki, canlılar arasında yalnız o, gülmeyi keşfetmek zorunda kalmıştır...”                     Friedrich Nietzsche

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.