Bilgi firardaysa fikir neye yarar?

A -
A +

Transfer haberlerinin içine gömüldük ve bizi gömenlerin masal gibi haberlerine medyun durumdayız. Biraz daha sabredersek fırtına geçer diyeceğim ama; bu alışveriş sezonu da Eylül’e kadar sürecek. Maçlara dalarsak hayali satışlardan ve alışlardan ancak kurtulabiliriz...

Uçuyoruz yine...
Onlarca milyon avrolar havada uçuşuyor, sayfalar doluyor, dünyanın en ünlü ve pahalı oyuncuları ligimize akın akın saldırıyor, hayaller süsleniyor ve acımasızca firar etmiş bilgilerin arasından fışkıran fikirlere teslim oluyoruz...
Sayfalar ve saatler boş konuşmalarla dolduruluyor...
Oysa biri gidecek ki yerine adam alınabilsin... Giderse yerine alınacak adam için görücüye çıkılıyor, kız ister gibi menajer aracılığıyla büyük kulüplerin kapısında elde çikolata paketi ile bekleniliyor ama gidecek olanın gidesi yok ki...
Burada el bebek gül bebek, parası tıkırında ve rahatı yerinde...
Niye gitsin ki?
Hayalleri olanlar gidebiliyor ama hayalini paraya tutsak etmiş olanların hiç niyeti yok yerinden kıpırdamaya...
Kombine ve forma satacağız diyerek hayalleri besliyoruz ama gönül verenlerin statlara gelme ihtimalini yok ediyoruz...
Gerçeklerle baş başa kalmaya da hazır değiliz... 
Menajerlerin mengenesine kıstırılmış olanlar yetki belgesi istemeli ama isteyen tek kulüp olarak Göztepe’yi ve başkan Mehmet Sepil’i biliyorum...
Diğerleri ya anlaşıyorlar menajerlerle karşılıklı maddi menfaatler konusunda, ya da teslim olmuşlar çaresizlikten simsarlara...

Kronik bombalar 
Sezonun son haftası başlardı Lucescu hezeyanı...
Üstadın hep çalıştığı bir takımı olur, ama o Türkiye çalışma aşkıyla yanıp tutuştuğu için (!) hemen bir takıma yapıştırılırdı...
İlk defa adam boşta ve hiçbir takıma yakıştırılmadı...
Zlatan mesela...
İki senedir adamcağız yanıp tutuşuyor Türkiye’de futbol oynamak için ve hâlâ daha nerede oynayacağına karar veremedik...
Sakatmış, Şubattan sonra oynarmış filan; bizi hiç ırgalamaz, hele bir havaalanına insin bize yeter...
Onun dışında 10 milyon avro bütçeyi bile bulamayan takımlarımız bir anda 8-10’ar milyon avroluk en az 5 veya 6 oyuncu alabiliyormuş gibi sayfalar donatılıyor boş hayallerle ve saatler öldürülüyor televizyonda safsatalarla...
Neden?
Çünkü bilgi emek ister, zahmet ister ve tembellik nedeniyle firarda...
Fikir ise çok kolayca atılıverir ortaya. Sonra da gelsin sanal alem maymunlarının olmayacak transferler üzerine fikir beyanları...
Çünkü onların edindikleri tek bilgi, bilgiden kaynaklanmayan medyanın fikirleridir...

 

Bir etkinlik var
New York’da güzel ve çok kaliteli bir film üretildi...
Adı “New York masalı...”
Bir romantik komedi...
Bu tamamı Amerika’da yaşayan Türkler tarafından çekilmiş tarihteki ilk filmimizdir...
Türk sineması için bir dönemeçtir...
30 Haziran Cuma günü İzmir’de Karşıyaka sinemasında vizyona giriyor. Amerikadaki gösteriminden hemen iki gün sonra... Film bugün itibariyle New York ve New Jersey’de vizyona girdi bile...
Cuma Karşıyaka sinemasındayım...
Kaçırılmamalı derim...

POST-İT
7 stoperi var ama hala daha adam gibi bir sağ ve sol beki yok...
Ortaya elindekinin benzeri geliyor, savunmasının önü hala boş takımın adı Galatasaray...
Stoper sıkıntısını neredeyse kulübü satacak kadarlık bir ödemenin altına girme cesaretini göstererek yolun yarısındaki bir yıldıza ödeyecek olanın adı Beşiktaş...

S-ÖZ:
“Beni dışardan yargılayanlara söyleyecek sözüm yok. Zaten dışarıda kalmaları onlara yetiyor.”
Mark Twain
Her türlü yıldızın gelebileceği yazılırken, elindekileri satamadan oyuncu alamayacak olanın ve elindekileri de satamayan takımın adı da Fenerbahçe...

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.