Biz çare arıyoruz o ise bahane...

A -
A +

Şimdi ne olacak biliyor musunuz?.. Nasıl ki; Türkiye liginde canı yananlar hakemden şikâyetçi olduğunda TFF kafasını kuma gömüyorsa, Demirören şikâyetçi olduğunda da UEFA oralı bile olmayacak. Demek ki neymiş?. Etme bulma dünyası...

‘Bir insanın akıllı olmasına bir şey dediğimiz yok. Yeter ki; aklını başkalarına kabul ettirmeye çalışmasın...’
Vallahi ben demedim, Platon diye bildiğimiz Eflatun abi söylemiş bunu binlerce yıl önce...
Bir başka güncel Lucescu sözcüğü daha...
Sanki Rumen hocamızın alın yazısı gibi..
‘Yaşamda en önemli şey kazançlarımızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zekâ gerektirir; akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark budur...’
Bunu da  William Bolith isimli bir zat buyurmuş...
Biz aptalların çok sevdiği bir söz vardır...
Şöyle der:
“Kurbağayı koltuğa oturtsan, o yine çamura atlar...”
Bizim kelamımız yetmiyor madem sana başkalarının kelamı ile sesleniyorum ki, sana tercüme ederlerse tercüman hatası bulamayasın ve sanmayasın ki biz millet olarak çok fena halde aptalız...
Senin akşam pazarında bulduğun kısmeti ve nimeti sana verenler düşünsün ne demek istediği, sen de kendini düşünmeye devam et...
Çünkü ne yaptıkların ne de söylediklerin birbiriyle örtüşüyor...
Cukkala paranı ve sus biraz...
Senden yapmanı istedikleri şeyleri yap ama o yapmanı istediklerini savunma; çünkü sana üç soru sorarım, çakılır kalırsın orada..
ÜÇ SORU.. 
1- Sen Oğuzhan’ın sana fayda sağlamayacağına kanaat getirmişsin ve birisi gelip; büyük ihtimalle ‘büyük elçi Ali Dürüst’ fikrini değiştirtmiş, belki de dayatmış ve kadrona aldırmış, üstelik sen de oynatmışsın...
Bu durumda biz mi; yoksa fikrini değiştirmeden fikri değişmiş gibi yapan ya da zoru görünce fikrini değiştiren mi ‘aptal ve ahmak’ oluyor?..
2- Hakem tam da yakınılacak bir hakemdi ama sana maçı kaybettiren o hakem miydi acaba; yoksa senin tercihlerin, oynamayanlardan kurduğun kadro, oyunu Ukrayna’da boyu 70 metre oynaman mıydı?
3- 8 Brezilyalısı olan Shaktar başarıların sırasında niye ‘hiç yerli oyuncum yok’ demedin de, şimdi kalkmış futbolumuzun tepeden tırnağa dolu olan yanlışlarının altını çizip ayar vermeye kalkıyorsun? Gelirken senden bu durum saklanmış mıydı?
Doğru insanları aptal sandığında insanlığın bitmişti benim için...
Özetle senin hakkındaki fikirlerim değişmedi Lucescu ve bu aptallığımla gurur duyuyorum.
Sen aklından utan...

Marjinallikmiş!
Lucescu’dan kimsenin aklına gelmeyen ve hiçbir hocanın bugüne kadar düşünemediği çok farklı bir diziliş veya oyun planı sunacağını bekliyordum.
Öyle ya, ‘farklı’ olduğunu göstermesi gerekiyordu...
Haksızlık etmeyeyim; gösterdi...
Oyunun iki yönünü de oynayan iki oyuncumuz, biri açık biri bek olmak üzere iki ayrı yöne aynı anda taç atışı kullanarak tarihe geçtiler...
Ayrıca oradan o atışı Şener kullanır Arda değil. Arda kendisine taç atılan olmalıdır; taç atan değil...
Dünya TV’lerinde durup durup bunu oynatıyorlar...
Budur marjinallik...

POST-İT

Bir adam var ki, Türk spor programcılığında; ne kadar sevmeyeni varsa; o kadar da bu oyundan anlamayan ve zevk almayı reddeden var...
Cem Dizdar...
Bilginin üstüne döşediği analizini, dolu fikirler senteziyle bize ulaştıran ve bizi eğlendirmeye ve her kesime hoş görünmeye çalışmadığı için negatif bir yorumcu olarak algılanan bir dağarcık...
Ona küfürlü mesaj yazıyor birisi ve sonra da onun ne kadar negatif olduğunu söylüyor...
Bildiğin yoldan sakın şaşma Dizdar..

 

S-ÖZ: “Bozuk olunca maya, Ne ar tanır ne de hayâ.” Hazreti Mevlâna

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.