Boş başak dik, dolu başak eğik durur...

A -
A +
Başarıya erken ulaşmış gibi duranlardan hangilerinin sanal olduğunu ve kulvar sayısı arttıkça kimlerin nasıl sıkıntılar içine düşebileceklerini hesaplarsak, erkenden dağılmış gibi görünenlerin de bir anda kendilerini yarışın içinde bulabilecekleri liglerden en az 50 tanesini yaşadım, anlattım ve yazdım...

Bu sözcük taa Orta  Asyalardan çıkıp günümüze ulaşmış bir sözcük…
Bunu biraz günümüzün sportif âlemine ve sıkıntılara mazhar olduğu sanılan; evet bana göre sıkıntılarının sanal olduğuna inanıyorum, Fenerbahçe camiası için söylüyorum...
O başı eğik duruyor gibi ama eldeki malzemenin bir süre sonra buğday tanesine dönüşüp oradan da doyurucu un ve ekmeğe dönüşeceğine inanıyorum...
Bakmayın puan farkına...
Hatta o fark iki hafta içinde daha da açılabilir ama sonra boş başak gibi erken dikilenlerle başa baş yarışacak ve hatta en önlerde kendine yer arayıp bulabilecektir...
Ben buna inanıyorum...
Fenerbahçe’nin henüz taklit edilebilecek hiçbir örnek sunmadığını biliyorum. Buna değecek bir hüner dökemediler henüz sahaya...
Ellerindeki tek malzeme hüsran...
Ama şimdilik...
Ancak...
Unutmayalım ki; ‘Takdir ediliyorsan değil, taklit ediliyorsan başarmışsın demektir.’
Koca Einstein diyor bunu...
Unutmayalım ki, 12 yaşına kadar konuşamayan ve engelliler okuluna gönderilen ve zekâsından şüphelenilen biri bunu söylediyse, Fenerbahçe’nin takdir edileceği günlere de en azından 4 maç daha var…
Sonra silip süpürebilir ortalığı...
 
Marka değeri!..
Bu iki kelimeyle yatıp kalkıyoruz uzun zamandır...
Oysa bir Karabük deplasmanı izledim ki;  yayıncı kuruluşun kameramanlarının parmakları nasır tuttu diyafram ayarı ile oynamaktan...
Ortalama diyafram ayarı ile maç yayını çamur gibi olacaktı...
Güneşte kısıp gölgede açmak için doğru dürüst pozisyon kovalayamadılar…
Biz bu ülkede sahanın çim olmayan yerini yeşile boyayarak Süper Kupa finali de oynattık...
Daha bu hafta sonu Oğuzhan’ın penaltıda, Selçuk’un serbest vuruşta destek ayakları bileğin üstüne kadar yere gömüldüğü için topu dağlara taşlara atmadılar mı?..
Daha üstyapının bu sorunlarını çözemiyoruz ve sonra da altyapılardan oyuncu yetiştirmekten dem vuruyoruz…
Yahu...
Altyapıda bir çocuğun top oynayabileceği bir nizami ölçülerdeki sahayı geçtim, artık arsası yok arsası…
 
Hep aynı şey...
Galatasaray’ın son derece normal olan puan kaybının tek normal olmayan tarafı; bir türlü onarılamayan yan top sendromundan gol yemesiydi...
Adam gibi bir gol yiyemeden puan kaybediyorlar...
Savunmacılarının çevre kontrolü yok, muhteşem kalecisi bu tarz toplarda hep tereddütlü ve tüm eşleşmeler yanlış...
Eto’o, Mariano ile eşleşirse, yarın bir gün Adebayor ile de eşleşebilir ve hiçbir şansı olmaz…
Bu sorun onarılmadan da başarı asla gelmez...
Gelemez…
 
POST-İT
Sahada en fazla Türk oyuncunun olduğu maç Trabzonspor-Gençlerbirliği maçıydı.
İsterdim ki, Lucescu tribünde olsun, oyuncuları izlesin ve en azından Abdülkadir diye bir delikanlıyla tanışsın...
Oysa hocamız dinlenmedeydi…
Çok yorulmuştu...
Ve bir sonraki maça da kala kala üç hafta kalmıştı…
O ise bu hafta sonu ortalarda görünmedi bile...
S-ÖZ: Şikâyet ettiğiniz yaşam, belki de başkasının hayalidir. Tolstoy
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.