Lefter Küçükandonyadis

A -
A +

Bugünü çeşitli alıntılar ve derlemeler arasında geçiriyorum...        Bir anıyla başlıyorum yeni sezona;
“Bağırıyordu polislerin hocası: Ulan sizi Anadolu’dan sürdük, İzmir’de denize döktük... Buradan da atacağız!”
Oysa güne kadar milyonlarca insan farklı bağırırdı.
“Ver Lefter’e... Yazsın deftere!..”
Futbolseverler böyle bağırırdı tribünlerde.
Gazeteler böyle yazardı.
Pası verdin mi Lefter’e, topu yollardı filelere.
Milyonlar onun müthiş futbolunu ayakta alkışlardı.
Çünkü Lefter Küçükandonyadis sadece Fenerbahçe’nin değil millî takımımızın da yıldızıydı.
Ay-yıldızlı formanın nice zaferinde O’nun imzası vardı.
50 kez giymişti o formayı.
23 kez de millî takımın kaptanlığını yapmıştı.
Halkın kahramanıydı.
Ama doğuştan bir kusuru (!) vardı.
O bir Rum’du.
Bu toprağın insanı da olsa, bu devletin vatandaşı da olsa, Diyarbakır’da 4 yıl askerlik de yapsa, vergisini de ödese, o bir gavurdu.
Bu devlet Türk ve Müslüman olmayanı sevmezdi, sevemedi o zamanlar...
1974 yılının temmuz ayıydı.
Lefter Büyükada’daki evini; paranın tamamını almadan satmıştı.
Alıcı 6 ay içinde paranın tamamını verecek ve Lefter evden çıkacaktı.
Söz vermişti taraflar birbirine.
Çünkü söz imzadan daha önemliydi Lefter’e göre.
Üstelik arada hatırı sayılı tanıdıklar vardı.
Lefter o tanıdıklarını kıramazdı.
Hiç tereddüt etmeden satış sözleşmesini imzaladı.
Aradan bir iki ay geçti.
Bir sabah evin yeni sahibinden bir ihtarname geldi.
“Evi boşaltın!”
Lefter şoke olmuştu.
HHH
Tarih 21 Eylül 1974.
Lefter derdini anlatmak için soluğu Büyükada Emniyet Amirliğinde aldı.
İçeride evi alanın avukatı, 4 polis memuru, bir komiser muavini, bir de komiser vardı.
Avukat aynı zamanda polis kolejinde öğretmendi.
Devlette önemli tanıdıkları vardı ve emniyet camiasında el üstünde tutuluyordu.
Anlayacağız arkası kuvvetliydi.
Lefter adımını atar atmaz, avukat bağırmaya başladı.
“Ne işin var ulan burada? Hemen terk et evi.”
Şaşırmıştı Lefter.
Kendisinin şikâyetçi olduğunu söylemeye çalışıyordu.
Avukat iyice sinirlenmiş, esas duruşta bekleyen polislerin önünde hakaretlere başlamıştı.
“O evi hemen boşalt, yoksa kafana yıkarım.”
Lefter, “Beyefendi paramı vermeden nasıl evimi alırsınız?” demeye kalmadan, avukatın gerçek yüzü çıktı ortaya...
“Ulan! Biz sizi Anadolu’dan İzmir’e sürüp, orada denize döktük... Buradan da atacağız.”
Lefter “Doğru konuşun. Ben bu ülkenin vatandaşıyım. 50 defa millî forma giydim” dedi.
Bunun üzerine avukat polislerin gözünün önünde “Sus gâvur” diye bağırdı ve iki şiddetli tokat attı.
HHH
Dünyası yıkılmıştı Lefter’in.
Avukata karşılık vermek istedi ama araya polisler girdi.
Önce bir avukatın gözüne baktı.
Sonra esas duruşta bekleyen polislerin.
Bu polisler bu avukatın öğrencileriydiler.
Tekrar tekrar baktı gözlerine.
Ve birden aklına 1947 yılında ay-yıldızlı formayla Atina’da attığı 2 gol geldi.
O gün binlerce Yunanlı Lefter’in muhteşem gollerini “Turco, Turco” diye alkışlamıştı...
Yunanistan’da ona “Türk” diyorlardı.
Ana vatanı Türkiye’de ise “Gâvur”
Karakolun kapısını vurdu, çıktı gitti.
Ve o günden sonra Hürriyet gazetesinde Talay Erker’e verdiği tek röportaj dışında bu konuyu kimselerle konuşmadı.
Futbol Federasyonu bu sezon ligin adını “Lefter Küçükandonyadis” koymuş.
Rum diye hakaretler başladı bile.
Oysa bu isim geç kalınmış bir hamledir ve o kadar da yakışmıştır ki yeni sezona; kelimelerim yetmez...

S-ÖZ:
Beyin bir donanımdır, herkeste vardır...
Akıl bir yazılımdır, herkeste yoktur...
                            Anooshirvan Miandji

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.