Ligimizin MR çalışmasıdır…

Önce en yeni yapılanmanın eşiğindeki en körpe takımdan başlayalım... Fenerbahçe’den... Benim kanım doğru yolda olduğu ve en zor işin geçmiş alışkanlıklarından kurtulmaya çalışan bir camianın futbol takımının üzerindeki ‘geçmişin ayak izlerini’ silmeye çalıştığı doğrultusundadır…

Ülkemizin en sabırsız camiasının Cocu’nun tarzını algılayıp uygulamaya başlaması için daha birkaç haftaya ihtiyacı var. O kendi tarzındaki takımı kuruyor...

Geçişte sancılı oluyor illaki...

Bu kadar yenilenmenin içinde birkaç fire tabii ki beklenmelidir ama iki-üç adet yeni oyuncunun ‘tutması’ durumunda bir anda ligi kavuracak bir ateşe ulaşması da beklediğim bir şeydir.

Kalecisi form tuttuğunda, yenilerden en az üçünün takıma katkıda bulunduğunda bir anda bir fırtınaya dönüşebilir bir malzeme oluşturdu Hollandalı...

Kalecisi de eski formuna kavuştuğunda neler yapabileceklerini tahayyül bile edemezsiniz…

Göztepe mağlubiyeti problemleri katlayarak gösteriyor ve henüz ‘beklenen atak coşkusu’ yakalanmamış gibi görünüyor…

Ama bu hiç yakalanmayacak anlamına da gelmemeli...

Bir de adam sakin ve ne yaptığını çok iyi bilen bir görüntü veriyor ki, işte bu Fenerbahçe’de pek alışmadığımız bir durumdur…

Çok transfer, çok problemi de beraberinde getirecektir mutlaka ama bu işin altından kalkabilmek ve ‘yarışırken dönüşebilmek’ pek kolay bir eylem olmasa gerek.

Beşiktaş...

Sancılı günler yaşıyor ama başlarındaki adam çok başarılı bir ‘baba-ağabey’ ortalaması olduğu için problemleri görünmez kılabiliyor. Avrupa’da yürüyor, ligi ite kaka da olsa götürüyor ve kesin olan bir şey de bunun mutlaka üstüne koyarak yarışacağıdır…

Gençleri yaşlılarla, problemli şımarıklarını kalender oyuncularıyla en doğru biçimde harmanlamayı başarıyor…

Bünyenin reddettiği kalecisini de korumak ama değiştirmek zorunda kalmasına rağmen; takımını çok iyi oynayacağı günlere kayıpsız götürmeye çalışıyor.

Son maçında alınan yenilgi hüsran gibi görünebilir ama o gün normal bir futbol günü değildi. Yapılabilecek her şeyi yapan bir takımın sadece topun içeri girmek istemediği bir günü yaşattılar taraftarlarına. Öbür tarafında her topu içeri girmek istedi.

Sorunlar da olduğundan çok büyük göründü...

Sadece sevenlerinin oyuncuları seçerek tepki koyması ve ıslıklaması, bana göre affı olmayan bir sıkıntı doğurur ki; bana göre bu Şenol Güneş’in bile altından kalkamayacağı bir durum oluşturur...

Başkan da bunun farkında olduğu için özellikle bu durumun altını çiziyor zaten.

Galatasaray...

Başlarındaki şefkatli ama acımasız, en çağdaş oryantalist teknik direktörü sayesinde ligi ve takımı bilenlerini bir araya getirip, yenilerini eskilerle kucaklaştırıp harmanlıyor.

Bütün ilkesi ‘hızlı adamlarla çabuk hücum’ olan bir oyun planı üzerinde çalışıyor...

Henüz taşlar yerine oturmadı ama onun planları eylül ortasında başlayacak Şampiyonlar Ligi döneminde dizginleri boşaltmak üzerinedir...

Farklı skor getiren son maçlarında doğrular bir araya gelmiştir ama bu da oyun için sıkıntı olabilecek durumların üstünün örtülmesinden başka bir işe yaramaz...

Sadece problem olabilecek bir etaptan kayıpsız çıkıyor olmaları problem olabilecek dönemlere hazır olduklarının göstergesi olabilir...

Bu da işin olumlu tarafıdır...

Trabzonspor…

Çok fazla sayıda ‘ayrı dünyaların insanları’ birleşiminden bir takım oluşturmaya ve oyun planı üretmeye çalışan bir teknik adamları var...

İşi zor...

Kentin ne kadar sabırlı davranacağı da meçhul...

Sabır oranın ekmeğine pek hamur olmamıştır ama biraz daha zamana ihtiyaçları var…

Hâlâ daha gidecek ve gelecekler arasında bir yere sıkışıp kalmış gibi görünen Trabzonspor’un; Ahmet Ağaoğlu-Ünal Karaman ikilisinden başarı çıkaracağına inanıyorum…

Bu belki en üstte olmak olmayabilir ama üstleri kurgulayacak bir takım olduklarını gösterecek bir durumdur...

Verin o zamanı ve görün sonucu…

 

“Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin ki; o nehir asla durmaz.” 
Jean Christophe Grange