‘Yangına müdahale için eğitim şart'

A -
A +

Şimdiye kadar yaptığım bütün görevlerde, gördüğüm aksaklıkları hep hiyerarşik olarak yetkililere anlattım. Rapor ettim. "Doğru söyleyen dokuz köyden kovulur" dedikleri gibi, hep yanlış değerlendirildim. Reddedildim. Hatta, bu işin üzerine bu kadar düştüğüm için ihtarlar bile aldım. Neticede makamlarının gerektirdiği sorumluluktan uzak kimselerle uğraşmaktan bıktım ve emekliliğimin gelmesiyle birlikte görevlerimden ayrıldım. Yıllarca bu görevin içerisinde bir kimse olarak diyorum ki, bizde itfaiyecilik bilinmiyor. Öğrenilmiyor, uygulanmıyor. Yapılan çalışmalar ise sadece günü birlik göstermelik çalışmalardır. Örnek mi istiyorsunuz? 15 Kasım 1999 günü akşamı İstanbul Belediye Başkanı Sayın Ali Müfit Gürtuna'yı izlerken düşündüm. "38 ayrı yerde itfaiye birimimiz var" diyor. 500 kişiye kurtarma eğitimi vereceğiz" diyordu. Başka sözler de söylüyordu. Ama ben sadece bu iki sözü için kendilerini yanlış bilgilendiren ve maalesef Başkan gibi iyi niyetli ve maiyetine güvenen yetkililere seslenmek istiyorum. İnanın, güvenin ama bir kere de bizzat denetleyin. Yanlış müdahale örnekleri Bizde genelde, yangınlara müdahalede büyük hatalar yapılıyor. Hatta müdahale etme konusunda ezbere ve rastgele hareket ediliyor. Hatta son derece yanlış yapılan bir hareket, bilgisizlik nedeniyle başarı sayılıp yetkililerce ödüllendirilebiliyor. Hatırlayın, bir yangında tüplerin arasına dalıp tüpleri birer birer dışarı atan kahraman (!) itfaiye erine, medya övgüler yağdırmış, o itfaiye erine plaket töreninde amirleri övünmüşlerdi. Oysa o erin yaptığı hareket son derece yanlış ve tehlikeliydi. Plaket verilmesi değil, eğitim verilmesi gerekirdi. Kendisini gördüğümde söyledim. Amirim haklısın ama demekle yetindi. Başka ne diyebilirdi ki! Polisin yanması olayı 1995 yılında Kumkapı'da kaçak yapılmış balıkçı barınağındaki yıkıma engel olmak için kendini yakmak isteyen göstericiye müdahale etmek isteyen polisin montu da tutuşmuş, polis can havliyle yere atlamış, ne yapacağını bilmezken oradakilerin telkiniyle tesadüfen yağmur suyu bulunan havuza atlayıp yanmaktan kurtulmuştu. Oysa yapılan son derece yanlıştı. O polis eğer yangın konusunda eğitilseydi. Hiç paniklemeden montunun fermuarını indirir ve montunu çıkartıp kenara atarken, eylemciyi bile yakalardı. Ya da elinde minik bir yangın söndürücü olsaydı. Ne kendisi yanma riski taşırdı, ne de eylemciye karşı çaresiz kalırlardı. Eylemci kendini yakmaya kalksa bile anında söndürürlerdi. Diyelim ki polis bu konuyu bilmiyor. Olay yerine itfaiye aracı ve erleri gelmiş. Onlarda niye yangın söndürücü yok? Çünkü itfaiye araçlarında böyle olaylar için yangın söndürücü yok da ondan. Halen de yok. Zorla alımını yaptırdığım halde araçlara konulmuyor. Ambarda tutuluyorlar. Neden? Çünkü kullanmayı bilen yok. Sağa sola caka satmak peşinde olan eski itfaiye müdürlerine, yenilerine, ilgili herkese ithaf olunur. Tüpraş bir günde sönerdi En son 17 Ağustos depreminde Tüpraş rafinerisinde çıkan yangını iyi ve sistemli bir çalışmayla bir günde söndürebilirdim. Ne telefonlarıma cevap alabildim. Ne çektiğim fakslara. Maalesef ne yapılacağını bilmeyen çaresiz ekip yüzünden üç dört günde ancak söndürülebildi. Bilmem daha başka örnekleri saymaya gerek var mı? Güvenlik uzmanımız yok Ülkemizde örneğin birçok futbol eleştirmeni, yazarı, sunucusu olmasına rağmen, televizyonların, basın kuruluşlarının gerektiğinde danışabileceği "Yangın Güvenlik Uzmanı" yok. İş yerlerinde fabrikalarda, büyük alış veriş merkezlerinde yangın güvenliği adına yapılan çalışmaların tümü göstermeliktir. Ne ihtiyaç olduğunda kullanmayı bilen vardır. Ne de gerektiğinde kullanılabilmiştir. Çünkü bu konuda gerçek bir yangın güvenlik uzmanından bilgi alınmamıştır. Ben "yangın güvenlik uzmanıyım" diye ortaya çıkmış bulunanlar, az sayıda olsa bile, kesin biliyorum ki bu işin çok dışındalar. Tuzla'daki yangında yapılan hataları eleştirirken, aynı programda, başka bir gemi yangınında kendisinin ölümden döndüğünden övünerek bahsedebilmekte olan kimseler var bu ülkede. Ama gerçek anlamda bu konuda ne danışmanlık kurumu var ne de danışmana ihtiyaç. Sadece kimin başına yangın gelirse dizlerini döverek yangını seyretme vardır. Ne diyeyim bilmem ki? Meslektaşlarıma... Bugün itfaiye personeli gerekli eğitim almayı bırakın, yürekler acısı ilgisizlik içerisindeler. 24 saat görevde kalmasına rağmen, kahvaltı verilmeyen, yemek problemi tam çözülmemiş, iş kıyafetiyle toplum içine çıkmaktan utanan itfaiyeci problemleri çözülmemişken, eğitecek olan kadrolardaki personel eğitilmemişken, kurtarma araç gereç ve malzemelerinde gerekenler yeterli sayı ve ölçüde değilken ve yeterli olmayan eğiticilerle nereye varılacağını sanıyorsunuz! Bu konuda da bir anımı paylaşmak istiyorum. Bir gün bir itfaiye erinin mesai haricinde bir temizlik firmasında hem de sigortasız işçi olarak çalışıp, bir banka şubesinin camını silerken beni görünce kaçmaya çalıştığını fark ettim. Hiç üzerine de gitmedim. O zavallı er utanmıştı. Dedim ki ardından, "Senin yaptığın ayıp değil. Utanılacak durum değil. Sen hele şöyle bir etrafına bak, haksız kazanç sağlayan o kadar çok kimse var ki, eğer utanması gerekenler varsa, gelip utanmayı senden öğrenmeliler. Sen şerefiyle namusuyla mesleğini yapmaya çalıştıktan sonra, yetmeyen maişetini temin için ek olarak çalışıyorsun. Hiç utanma, inşallah gün gelecek sizler de gereken şekilde yaşamaya hak kazanacaksınız. Şu anda bilmeden yapanların yaptığını zannettikleri işi, sizler bilerek yapacaksınız." Danışmanlık yapıyorum Yıllarca didindim olmadı. Ama kendim bu konuda bilgi ve birikimlerimle özel kurum ve kuruluşlara Yangın Güvenliği konusunda "Danışmanlık" sunuyorum. Bir kitapçık ve yangın talimatları hazırladım. Bu hazırladığım kitapçık gibisini bulmak için neler vermezdim. Ama bulamamıştım. Biliyorum ki, bu konuda birçok kurum aslında yangına karşı güvende olduğunu sanmasına rağmen, kendileri yanlış yönlendirildikleri için, gerçekte hiç de güvenli durumda değiller. İsteyen kendini test edebilir. Nitekim, bugüne kadar yangın çıkan hiçbir kurum veya kuruluşta, yönetmeliklerdeki gibi yangın söndürme çalışması olmamış ve olamamıştır. Çünkü söylenilenlerin yangın güvenliğiyle uzaktan yakından alakası yoktur. Güvenlik ve söndürme Türkiye'de yangın güvenliği ve söndürme konusunda gerçekten gerekli bilgi ve birikime sahip uzman yok. Bunu açık yüreklilikle ve altını çizerek iddia ediyorum. Yine iddia ediyorum ki, yangın söndürme konusunda olsun, yangın güvenliğiyle ilgili konularda olsun, yetkili konumda olanların hemen hiçbiri aslında o konunun uzmanı değil. Bu satırları okuyanlar, "Nasıl olur canım? Yani koca Türkiye'de onca itfaiye var. Onca grup amirlikleri var. Müdürlükleri var. Var var da var... Bunca insanın içinde hiç mi bilen yok!" diyebilirler. Yok işte beyefendi yok. Olmayan şeye ben nasıl var diyeyim. Yok. Ne doğru dürüst eğitim almış personel vardır. Ne eğitim verecek uzman. Peki diyeceksiniz ki, "Bir siz mi biliyorsunuz bu konuyu?" Şimdiye kadar, "Evet bir tek ben biliyorum" demekten hep kaçındım. Böyle bir iddiada bulunmayı da sevmiyorum. Ama şunu söylüyorum, Türkiye'de bu işi bilen yok! Yalnızca bir örnek vereceğim. 1997 yılıydı. Bir itfaiye müdürü, bir gün bulunduğum yere gelerek dedi ki: "Kırtasiye dükkanlarını bir dolaş da, yangın talimatı al!" Matbu talimattan söz ediyordu. Neden gerek duyulduğunu sorduğumda ise, "Otelciler dernek başkanlığı istiyor" cevabını aldım. Bunun üzerine dedim ki, "Beyefendi yangın talimatları kırtasiyecilerde satılmaz. Onu İtfaiye müdürlüğü olarak bizim hazırlayıp vermemiz lazım." Cevabı şu oldu: "Sen gene de bir bak!" Yangın danışmanı 1946 Sivrihisar doğumlu, evli ve üç çocuk babası. 1965 İstihkam Astsubay Sınıfokulu çıkışlı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nden 1975 yılında istifa ederek ayrıldıktan sonra, Uludağ Etibank Wolfram'da Sivil Savunma Koruma Amirliği, Sümerbank Merinos'ta İtfaiye Amirliği, Bursa Belediyesi'nde İtfaiye Müdürlüğü, özel sektörde 11 yıl Yangın Güvenlik Danışmanlığı ve değişik işler yaptıktan sonra İstanbul İtfaiyesi'nde Eğitim Merkez Amirliği, Bakırköy, Üsküdar, Sarıyer Bölgelerinde Grup Amirliği görevlerinde bulunmuş, emekli olmuştur. Halen Yangın Güvenlik Danışmanlığı yapmaktadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.