Yine, şöhret üzerine

A -
A +

Geçen hafta, şöhret duygusu başlamadan biten bir okuyucunun, komedi olan hatırasını yayınlarken şöhret konusunda birkaç da cümle sıralamıştık. Yazımızı okuyanlardan biri de, 17 yaşında şöhreti yakalamış, dört senedir bir televizyon dizisinde başrol oynayan Seda Çetin. Seda, bize gönderdiği faksta düşüncelerimize katılmakla birlikte, kendi hayatından örnekler sunarak, kendisinin şöhreti yüzünün akıyla yakaladığını belirtiyor. "Merhaba... Ben Seda Çetin. 17 yaşındayım. O günkü köşe yazınızı çok beğendim. Neden diye sorarsanız, ben de ünlü bir insanım. Dört senedir bir dizide başrol oynuyorum. Fakat ben sekiz yaşından beri bu işin içindeyim. İlk önce katalog çekimleri ile işe başladım. Daha sonra küçük rollerle devam ettim. Beş sene önce, "Parçalanma" adlı bir sinema filminde başrol oynadım. Daha sonra ise bu diziye başladım. Dizinin adı, "Üvey Baba" Ben dizide "Semiha" karakterini canlandırıyorum. Fakat ben bu şöhrete, belirli şeylerimden taviz vererek ulaşmadım. Ben bu şöhreti yüzümün akıyla yakaladım ve devam ettiriyorum. Henüz yaşım küçük olabilir, fakat bu iş hayatı beni çok olgunlaştırdı. Özel Pera Güzel Sanatlar Lisesi Tiyatro bölümünde okuyorum. Hem okulumu hem de işimi başarı ile götürüyorum. Ama bir yandan da, sizin söylediklerinize de katılıyorum. Bazı kişiler, hatta ünlü arkadaşlarımın hemen hepsi diyebilirim, bu şöhrete kavuşabilmek için belirli yollardan geçiyorlar. Ben bunlara bizzat kendi gözlerimle şahit oldum. Dokuz senelik sinema hayatımda belirli kriterleri fark ettim. Fakat istisnalar arasında olmak gerçekten onur verici bir duygu. Sizin yayınladığınız okuyucunun hatırasında gerçekten yeni ünlü olmaya başlayan ve birden herşeyini kaybeden insanın öyküsü var. Tabii ben o insan gibi değilim. Diziye başladığım zamanlarda, "Ay acaba beni şimdi tanıyan olur mu?" gibi sorular kafamdan geçmedi. İlk dönemler kimse de beni fark etmedi. Ben hâlâ otobüse de binerim, minibüse de binerim. Şu anda herkes de tanıyor beni. Hatta, "Aaa, Semiha'ya bak, minibüse binmiş" diyen de oluyor. Ama ben her şeye rağmen halktan biriyim ve öyle olmaya devam edeceğim. Kendimi çok başarılı buluyorum. Fakat hiçbir zaman yakaladığım başarıyı da yeterli görmüyorum. Bu nedenle daha büyük başarılara imza atmak için çalışacağım. Şunu da belirtmeliyim ki, ben bu şöhreti devam ettireceğim. Benim şöhretim bir günlük değil, bir ömürlük." Seda'ya ilgisinden dolayı çok teşekkür ediyoruz. Bu vesileyle bir kere daha belirtiyoruz ki, herkes Seda gibi şanslı olmayabiliyor. Bunu Seda da belirtiyor. Zaten biz o günkü yazımızda şöhretin erişilemeyecek bir zirve olmadığını, ama o zirveye giden yolların çok kolay geçilmediğini, çok ciddi mücadelelerin verilmesi gerektiğini söylemeye çalışmıştık. Seda'nın açıklaması sebebiyle, özellikle şöhret arzusunda olanlara yeniden seslenmek istiyoruz. Evet, şöhret bir günlük değil, bir ömürlük olmalı. Bir ömürlük şöhrete kavuşmak ise çok uzun soluklu maratondur. Sabır ister, metanet ister, irade ister, çalışma ister. Eğer sizde bu kararlılık varsa, yolunuz açık olsun. Yok kendinize güvenemiyorsanız, yol yakınken başka uğraşlar seçmek daha akıllıca bir iş. Bizim kimsenin gözünü korkutmak gibi bir derdimiz yok. Bizim belirtmek istediğimiz nokta, bu yola çıkanların çok azı, şimdilerin ödün dediği tavizi vermeden zirveye ulaşabilmiştir. Çoğunluk ise, şöhrete ulaştığında, şöyle geri dönüp yaşadıklarına bakınca, "Ah keşke!" demiştir. Yani "Keşke o yaşadıklarımı yaşamasaydım da, şöhret de olmasaydım." demişler, diğer bir deyişle şöhretin bedelinin, şöhrete değmediğini şöhret olduklarında kahrolarak anlamışlardır. Biz bunu belirtiyor ve "Ah keşke" dememek için önceden iyi düşünmek gerektiğini söylüyoruz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.