30 yıl önce, 30 yıl sonra...

A -
A +

Dr. Muzaffer Sertabiboğlu, elli yıl öncesinden günümüze uzanan eli öpülesi doktorlardan. Şimdi ardına dönüp baktığında buruk, ama mutlu hatıralar var. Güzellik dolu, insanlık dolu, merhamet dolu... "Fatma abla soluk siyah bez giysi içinde, çorapsız, naylon terlik ayakkabılarıyla daha ilk bakışta yoksulluğunu sergileyen bir hatundu. Uzunköprü'nün Çakmak köyünden muayeneye gelmişti. Sütlü kahve renkli cildi ve tipik "abe"li konuşmasıyla Fatma abla, Edirne deyimiyle "hısım"dı, "esmer vatandaş"tı, yeni moda medyatik deyimle "roman"dı. Şikayetlerini dinledim, muayene ettim. Teşhisim gastritti. İlaç dolabımdaki eşantiyonlardan tedavisini sağlayacak ilaçları verdim. Sevindi. Koynundan çıkardığı soluk bir mendil çıkınından aldığı bir kâğıt parayı elime vermekten çekinircesine masamın kenarına koyuverdi. Yan gözle baktım, beş liraydı... O günlerde İstanbul Tabip Odasının kararlaştırdığı uzman hekim asgari muayene ücreti, yirmibeş liraydı. Sordum: -Sen Edirne'ye neyle geldin Fatma abla? -Minibüsle. -Minibüs ücreti ne kadar? -İkibuçuk lira. -Peki senin dönüş, paran var mı? -Yok. Ama bizim köylü bir bakkal var, ondan borç alırım. İçim burkuldu. Masa kenarında duran beş lirayı eline tutuşturdum. Parayı tekrar masanın kenarına bıraktı ve "Bana ikibuçuk lira minibüs parası ver yeter" dedi. -Sen bu beş lirayı al, yolda canın ister bir simit alırsın, dedim. Anlamıştım. Fatma abla yoksuldu ama gururlu bir kadındı. Derdine deva olacak hekime birşeyler ödemek istiyordu. Eline veremediğim bu parayı zorla cebine sokarak aldırabildim. O günden sonra bana Çakmak köyünden onlarca hasta geldi. Hemen hepsi, "Fatma ablanın doktoru siz misiniz?" sorusuyla içeri girip, Fatma ablanın hürmetlerini ekleyerek gittiler. Hey benim gönlü zengin, yoksul Fatma ablam, hey!" *** Bu dündü sevgili okuyucularım... Şimdi isterseniz bir de bugüne gelelim... Bir gün duydum ki, yıllarca Cağaloğlu'nda Bab-ı aliye ressamlık yapmış, kaç kuşak gencin çocukluk hayallerini süsleyen "Tommiks" ve "Teksas" çizgi romanlarının kapaklarını çizmiş, gençliğinde Kore Savaşına gönüllü olarak katılmış ve Kore gazisi ünvanını almış, emekli olup mütevazı evine çekildikten sonra, hiç ama hiç kimse tarafından aranıp sorulmamış Samim Utkun ağabey rahatsızmış... Yolumu düşürüp, kendisini ziyaret ettiğimde bir de gördüm ki, ayağı kangren olmuş. Çok üzüldüm. Birşeyler yapabilir miyiz diye harekete geçtiğimde, çok değerli bir doktor, Damar Cerrahisi uzmanı Necati Özdemir çıktı karşımıza. Kendisine muayene edebilir misiniz diye durumu açtığımızda, "Sözü mü olur, herşey parayla mı?" dedi. Nasıl sevindik. Çamlıca Hayat Hastanesinden değerli insan Ziya Ünlü'nün aracılığıyla bir ambülans temin edildi. Samim ağabeyi muayene eden, filmlerini çeken doktor diyordu ki: Bir ameliyatla kangrenin ilerlemesini durdurabiliriz. Ayağın ne kadarını kurtarırız bilemem ama, hasta rahatlar. Ancak bunun için iki milyar kadar paraya ihtiyaç var. Bir tıbbi alet gerekiyormuş ve bu onun fiyatıymış. Ardından ilave etti doktor. İnanın şu an gücüm olsa ben bunu da karşılarım ama biliyorsunuz, biz de kriz içerisindeyiz. Eğer bu masrafı karşılayacak bir finansör olabilse, ben ameliyatı seve seve ücretsiz yaparım. Ardından, birkaç yer aradık. Ama ne acıdır ki, aradığımız yerler, "Çok iyi olurdu ama, hastane yönetimi bunu üstlenemiyor" cevabını verdi. Bir Kore gazisinin ayağı ve ardından vücudu, iki milyar etmiyordu! Çünkü o insana yapılabilecek yardımın karşılığında birşey elde edilmesi gerekiyordu. En azından "Falancanın masrafını filanca hastane ya da filanca kez üstlendi" diye raklam yapıldığında, ona ödenen miktarın en az elli misli bir gelire kavuşulabilmek gerekiyordu. Oysa bu insana yapılacak yardım sadece eskilerin deyimiyle, merhamet karşılığıydı. Onun ise kapitalist zihniyette karşılığı yoktu. Bugün para olmadan gazi de olsanız, emektar ressam da olsanız ne olursanız olun, sizin hayatta yeriniz yoktu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.