"Değer miydi oğlum?!."

A -
A +

İşte size hayatını belirli bir çerçeveye oturtamamış iki farklı ailenin, iki farklı çocuğunun yaşadığı dram. Ümraniye'den rumuz "Aşk esiri"nin mektubuna yer veriyoruz... "1997'de askerde iken bir kızla tanıştım. İlk başta diğerleri gibi görünse de o çok farklıydı. Ne olduğumu anlamadan ona deli gibi tutulmuştum. Öyle ki onu tanıdıktan sonra gözüm başka bir şeyi görmez olmuştu. İlk başta her şey çok güzeldi. Tatlı bir rüyadaydım. Uyanmak istemesem de uyandığımda çok geçti. Ondan aileme bahsettim. "Daha tanımadan olmaz" dediler. Bunun üzerine evden ayrıldım. İşim yok, param yok, sokaklarda yattım. Üç ay boyunca iş aradım. İş bulduğum andan itibaren de kazandığım parayı telefona harcar oldum. Onunla konuşabilmek için hiçbir masrafı gözüm görmüyordu. Bir seferlik konuşmamda, kontürlü telefona tam yüz dolar para ödedim. Ama benim için hiç önemi yoktu. Ben, tam evlilik planlarımı yapıyordum ki, birden bana "evleneceğini" söyledi. O da beni seviyordu. Fakat annesinin sözünden çıkamıyormuş. İnanın, askerde iken bana gelen para ile onun ihtiyaçlarını karşılardım. Her hafta babamdan para isterdim. Bu haberi duyunca dünyam yıkıldı. O anı asla ne yazabilirim ne de tarif edebilirim. Ne yaptıysam beni dinlemedi. Bana son sözü, "Seni seviyorum fakat evlenmeye mecburum" oldu. Yapacak bir şeyi yoktu. Neticede o evlendi. Ben birkaç ay daha süründüm. Herşeye rağmen hâlâ ayaktaydım. Tekrar bir işe girdim. Çalıştım çabaladım bir iş yeri açtım. Hiç kimseden yardım istemeden hayatla savaştım. Ama onu asla unutamadım. İki yıl aradan sonra duramadım ve aradım. Annesine not bırakıp, bir kez olsun beni aramasını rica ettim. "Bir kez olsun sesini duymak, yaşadığını bilmek istiyorum" dedim. Beni aradığında ağlıyordu. Çok mutsuz olduğunu söylüyordu. Ailesi de yaptıkları hatanın farkında olmalılar ki, ses çıkartamıyorlardı. Ona: -Ben asla senden başkasıyla evlenmeyi düşünmedim. Halen de düşünmüyorum, deyince ondan ayrılacağını söyledi. Daha ben demeden zaten o herşeyi eşine anlatmış, o da bu durumda kabul etmiş. Beni Balıkesir'e çağırdılar. Hiç düşünmeden gittim. Onlarda üç gün kaldım. Ardından mahkeme masraflarını da verdim ve İstanbul'a döndüm. Sonra annesi ve teyzesi yanıma geldiler. Ben yeniden bir dünya kurmanın hayaliyle ev tuttum. Eşyalarımı aldım. Dört gözle haber bekliyordum. Fakat o ayrılmadı. Sebebini sorduğumda, bir gazetenin dert köşesine durumunu yazmış. Oradaki dert dinleyici de ona, "Senden intikam almak için böyle bir yol deniyordur. Sakın kanma ve yuvanı bozma!" demiş. Böylece ondan ikinci bir darbe daha almıştım. Bir daha da kendisine ulaşamadım. Soruyorum sizlere hiç insan sevdiğinden intikam alır mı? Ben onun için evimi ocağımı terk etmiştim. Aradan beş sene geçtikten sonra ailemle tekrar barıştım. Ailem bana, "Değer miydi oğlum?" dedikleri zaman bir kez daha kahroldum. Oysa ben hayatımın en büyük mücadelesini kaybetmiştim. Ben de evlendim. Evleneli bir yıl oldu. Şu anda arabam da var işim de var, herşeyim var... Bana göre ben böyle sevdim. Pişman değilim. Çünkü onun için her fedakarlığa katlanırdım. Hiçbir şeyden çekinmeden onu çok sevdim. Dünya bir yana o bir yanaydı... Ondan başkasını sevmedim sevemedim. Belki evlenirsem unuturum sandım. Ama olmadı... Bazı arkadaşlar aşık oluyorlar, bir süre sonra ayrılıyorlar. Bir daha birbirlerini tanımıyorlar bile. Demek ki onlar hoşlanmayı aşk sanıyorlar. Aşk çaresiz bir hastalıkmış meğer. Ne ondurur ne öldürürmüş. Eğer ki elimde olsaydı o acılara hemen son verirdim. Ama gücüm yetmiyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.