Eminönü Vapuru

A -
A +

İstanbul'dan İnsan Öyküleri yazan değerli kalem, Nazır Şentürk'ün bir hatırasına yer veriyoruz bugün. "Yaklaşık kırk yıldır yolcu taşıyor Eminönü Vapuru. Sabahın köründe doluyor insanlar. Uykulu, yorgun, bezgin çoğu. Yüzlerinden okunuyor bezginlikleri... Eminönü Vapuru'nun kaptan kamarası altındaki geniş teraslı bölümünde, tahta sıralarda sıkışa sıkışa oturuyor insanlar. Manzara görülmeye değer. Kimi birbirine sokulmuş, uykulu. Kimi kafayı bir öne, bir arkaya indirip bindiriyor. Vapur sallandıkça, beşikte sanıyor kendilerini yorgun insanlar. Vapurun yolcuları arasında biri, bu yorgunlar tayfasından değil. Leman Hanımın Üsküdar'da evi. Taksim'de de kocasının çiçekçi dükkanı varmış. Leman Hanım, kabuk değiştirme aşamasında bocalıyor. Küçük bir kasabadan gelmiş İstanbul'a. Gelmiş de ne İstanbullu olmuş, ne de küçük kentli. İşte iki arada bir derede kalmış Leman Hanım. Leman Hanım... Süslenip püslenmiş, takmış takıştırmış. İki kolunda sekizer burma bileziğiyle sallana sallana Eminönü Vapuruna biner. Şöyle temiz giyimli, kelli felli, gazetesini okuyup kahvesini yudumlayan, babacan, güvenilir görünümlü birini görür; gider yanına oturur. Yaşlı Eminönü Vapuru, homurdana homurdana kalkar iskeleden. Yanına oturan Leman Hanım'a adam, göz ucuyla şöyle bir bakar. Sezdirmeden kendini bir süre inceledikten sonra, gayet yumuşak ve babacan bir ses tonuyla, "Kızım" der, "Çok affedersiniz ama, izin verirsen birşey söylemek istiyorum. Sakın yanlış anlama olur mu?" Leman hanım, "Buyurun, söyleyin efendim" der. Adam devam eder: "Hanım kızım, görüyorum ki kolunda burma bileziklerin var. Yavrum, mümkünse onları kolundan çıkar, çantana koy. Burası İstanbul. Af buyur serserisi, hırsızı, huysuzu maalesef çok. Korkarım ki biri saldırır, kolundan bilezikleri sıyırmaya kalkar. Allah korusun mal canın yongası değil mi evladım?" Leman Hanım içinden "iyi ki böyle birinin yanına oturmuşum" diye düşünür, bundan memnun olur. "Sağolun haklısınız. Ben düşünemedim" der. Hemen kolundaki burma bilezikleri çıkarır, adamın gözü önünde çantasına koyar. Eminönü Vapuru, Boğaz'ın sularını yara yara yoluna devam eder. Sirkeci'de iskeleye yanaşır, yolcular ivedi ivedi iner. Leman Hanım da doğrulur, kalkar yerinden. Kendisini uyaran iyi yürekli adama da teşekkür etmeyi unutmaz. Vapurdan iner. İnmesiyle birlikte kolundaki çantanın hızla çekilmesi bir olur. Leman Hanım'ın çantasını, o babacan adam alıp kaçmış, kalabalığa karışıp kaybolmuştur. Leman Hanım, Eminönü Meydanı'nda soyulmuş, şaşa kalmıştır. Karakoldu, şikayetti derken Leman Hanım'ın Üsküdar'daki evi, üzüntüden ölü evine dönmüştür. Leman Hanım ve kocası Halil Bey'in kulakları krişte, karakoldan gelecek telefonu beklemektedirler bin umutla. Derken, gecenin saat onunda zır zır çalar telefon. Telefondaki ses, Leman Hanımın Eminönü Vapuru'nda yanına oturduğu adamın sesidir. Leman Hanım kükrer. "Pis sahtekar! Namussuz herif!. Beni konuşturdun. Kimim var, neyim var, neyim yok anlattırdın safça. Bundan yararlandın alçak hırsız. Allah cezanı versin..." Telefondaki adam bozuntuya vermez: "Şey efendim, lütfen. Yanlış anladınız beni. Bakın, şu anda ben Taksim'deki falan pastanedeyim. Çantanızı size teslim edeceğim. Lüfen vakit geçirmeden buraya gelin. Sizi bekliyorum." Evde Leman Hanımla Halil Beyden başka kimse yoktur. "Belki doğrudur, adam vicdan azabı çekmiştir. Haydi gidelim" derler, apar topar binerler arabalarına. Ver elini Taksim. İstanbul trafiği, uzun söze var mı gerek? Adam zaten Leman Hanımı Taksim'de değil evinin yakınındaki telefon kulübesinden aramaktadır. Leman Hanımla Halil Beyi izlemektedir. Bakar ki düştüler yola, onbeş yirmi dakika bekledikten sonra, açar Leman Hanımın kolundan kaptığı çantayı, çıkartır anahtarı girer eve. Her yeri karıştırır. Dolapları, çekmeceleri ortaya döker. Yükte hafif, pahada ağır ne bulduysa doldurur büyükçe bir koliye. Öte yandan bizimkiler pastane önünde bekleye bekleye ağaç olurlar. Öyle ki Leman hanım her kelli felli adama, "Aha o işte" diye saldıracak kadar sinirleri boşanır. Halil Bey bakar ki olacak gibi değil, sonunda "Yahu hanım, kafayı yiyeceksin. Giden gitti. Bari elaleme rezil olmayalım, gidelim evimize. Bin arabaya" der ve eve dönerler. İçeriye girince ne görsünler? Sanki her taraf işgal görmüş gibi perişan durumda, darmadağın. Halil Bey "Vay bu sefer de evi soymuşlar" der. Leman Hanım "Nee!" diye çığlık atar ve olduğu yere yığılıp kalır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.